KONULAR
Regaip Gecesi
Regaip gecesi; bu dünyamıza rahmet, mağfiret, müjdeleyici olarak gelen, insanları kurtarıcı, insanları Cehennem azabıyla korkutucu, ilahi nizamı bize bildirici olan ve “Hüsnü ahlakı tamamlamak için halk oldum” diyen Peygamber (sav) Hazretlerinin ana rahmine düştüğü gecedir. Bu geceye Regaip Gecesi ismini melekler vermişlerdir.
Öyle bir gecedir ki; bütün evliyalar, abidler, zahitler bu gece için oruç tutarlar, zikrederler hem de şükrederler. Bu geceye hürmet edenleri Allah (cc) affeder. Bu gece yapılan dua kabul olur, namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir.
Peygamber Efendimiz (sav);
Şu beş gecede yapılan duâ geri çevrilmez. Regaib Gecesi (Recebʼin ilk Cuma gecesi), Şabanın 15. gecesi, Cuma, Ramazan bayramı ve Kurban bayramı gecesi.[1] Buyurmuşlardır.
Cennet Mekan Abdullah Baba (ks) Hz.leri Regaip Gecesiyle ilgili sohbetlerinde ;
Peygamber (sav) Efendimiz babası Abdullah, bir gün Beytullah’ı tavaf ederken bir melikin kızı, Onu çok beğenir ve yanına gelir. Abdullah’ın etrafında o da tavaf etmeye başlar. Yanına yaklaşır:
– Ey güzel genç, ne olur benimle evlenir misin? Beni zevcen yapar mısın, diye sorar.
Bunun üzerine Peygamber (sav) Efendimizin babası Abdullah sorar:
– Neden Benimle evlenmek istiyorsun?
Şam melikinin kızı şöyle cevap verir:
– Ben Sende öyle bir nur görüyorum ki daha öyle nur kimsede olmamıştır.
Abdullah o kadar hayâlı, edepli, terbiyelidir ki; ter, su içerisinde kalır. Melikin kızına:
– Benim babam var, babama söylemeyince sana söz veremem, der.
Eve gelince, babası Abdulmuttalip’e durumu anlatır:
– Babacığım falan beldenin melikinin kızı Bana talip oldu, Benimle evlenmek istiyor, ne buyurursun, diye sorar.
Abdulmuttalip ise:
– Evladım Ben Sana zevce buldum. İsmi Âmine, Onunla nikâhlanacaksın. Ondan sonra melikin kızını alabilirsin, diye cevap verir.
Abdullah iki gün sonra Beytullah’ta o kıza tekrar rastladığında:
– Babamdan izin aldım seninle de evleneceğim, deyince kız ağlamaya başlar ve:
– Ben senin zatına ya da şehvetine âşık olmadım. Senin alnında öyle bir nur vardı ki; kıyamete kadar gelecek insanları Cennetle müjdeleyen, yerleri, gökleri halk eden Cenab-ı Allah’ın (cc) Nur-u Muhammediye’si idi. Şimdi ise Senden zayi olmuş, kime gitti o nur, diye sorar.
Abdullah:
– Ben Âmine isminde bir hanımla evlendim, der.
Bunun üzerine melikin kızı:
– Âmine ne bahtiyar kadınmış, ne güzel anne imiş, daha öyle bir anne kâinata gelmemiştir, deyip ağlaya ağlaya Beytullah’ı terk ederek Şam’a döner.
Peygamber (sav) Hazretlerinin kıymetini bütün peygamberler bilirlerdi. Âdem (as) Cennet’ten çıktıktan sonra çok sıkıntı çekti çok ağladı;
“Ya Rabbi! Cennet nimetlerinden mahrum oldum, Benim günahımı affet” der. Ardından;
“Ya Rabbi! ‘Lâ ilâhe illâllah Muhammed-ün Rasulullah!’ hürmetine Beni affet” diye yalvarır.
Peygamber Efendimizin ismini anar anmaz, derhal Cenab-ı Zülcelal Hazretleri güneşe doğ emrini verir ve Adem (as)’ın kıldığı sabah namazının iki rekâtı bize farz olur.
İbrahim’in (as) ateşte yanmaması Nur-u Muhammediye’dendir. Cenab-ı Allah;
“ Ey ateş Serin ve selametli ol! " [2]
“ Ya nar! Nur ol, serin ol, selamet ol, çünkü O Habibim Ahmet Resulüm Muhammed’in atasıdır ” buyurmuştur.
İsmail’i (as) bıçak kesmiyor çünkü Nur-u Muhammedi’ye Ondadır.
Musa (as) daralıp;
“Ya Rabbi! Firavun geliyor. Önüm deniz, arkam kâfir sen bilirsin ya Rabbi! Ahir zamanda gelecek Ahmed-i Muhtar’ın yüzü suyu hürmetine Beni kurtar bu sıkıntıdan” dediğinde Cenab-ı Allah;
“ Ya Musa! Elindeki asayı suya vur ” [3] buyurmuştur.
Hazreti Musa asasını denize vurunca, deniz ikiye bölünür, yol olur, Nur-u Muhammedi’ye hürmetine…
Yunus (as) balığın karnında;
“La ilahe illa ente subhaneke inni küntüminezzalimin”[4]
“Ben zalimlerden oldum Ya Rabbi! Ne olur Nur-u Muhammediye yüzü hürmetine Beni bağışla” diye dua edince, o an Cenab-ı Zülcelal Hazretleri balığa;
“ Derhal sahile çık emaneti dışarı bırak.” buyurmuştur.
Yusuf (as) Efendimizin zindandan kurtulması, bütün enbiyaların rahat etmesi, dualarının kabul olması, Nur-u Muhammediye hürmetinedir.
Peygamber (sav) Efendimiz;
– Ey ashabım! Benim ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak; yetmiş iki fırkası daalledir. Abdest almış olacak, namaz kılmış olacak, zekât vermiş olacak, hac yapmış olacak, güzel amellerde işleyecek amma Cehennem’e gidecekler. Sadece bir fırka vardır oda Fırka-i Naciye’dir.[5]
Sahabeler sordular;
–Aman Ya Rasulullah! Bunlar kimlerdir?
Rasulullah (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur;
–Ey Ashabım! Allah’ın (cc) Kur’an’ına sarılanlar, Benim sünnetlerimi ihya edenler, sizler gibi amel edenler; onlar Benim kardeşlerimdir.
–Onlara neden kardeşlerim dedin Ya Rasulullah? Bunun hikmeti nedir, diye sorulduğunda ise;
–Çünkü o zamanın fitneleri çok ağır olacak. Binalar çok olacak. Zinalar çok olacak. Her evde içki bulunacak. İffetsiz, hayâsız, namussuz, insanlar meth-ü sena edilecek. Namuslu insanlar Allah’ın (cc) dostları hakir görülecek, horlanacak. Analar beylerini doğuracak. Anasıyla zina etmiş olacak, bacısıyla zina etmiş olacak, kendiyle zina etmiş olacak, evladıyla zina etmiş olacak. Bütün kötülükler zirveye çıkacak.
İşte o zamanda Benim ümmetimin salihleri imanı avuçlarında kor ateş gibi muhafaza edecekler.
Kötülüğü gördüğü zaman mani olacaklar elleriyle, ona da gücü yetmezse dilleriyle, ona da gücü yetmezse kalplerinden buğuz edecekler ki bu imanın en zayıf noktasıdır.
İşte Peygamber (sav) Efendimiz sizleri müjdeliyor; “Fırka-i naciyeden olduğumuzu” ve sizlere; “kardeşim” diyor.
Herkes sinemadayken, tiyatrodayken, bardayken, düzeni savunurken, Allahsız bir nizama tabi olurken, sizler Allah’ın (cc) emrini, hükmünü, ilahi nizamını getirmek için buraya toplandınız. Ne mutlu sizlere! Allah (cc) sizden razı olsun.
Kardeşlerim!
Bu gece çok dua edelim. Sadece ülkemizde değil, bütün dünyada Müslümanlar sıkıntı, elem, keder ve işkence içinde. Öyle sıkıntılar ki insan düşündüğü zaman boğazından ekmek geçmiyor.
Ebubekir Sıddık (ra) Hazretlerine bir bardak bal şerbeti getirdiler, eline aldı;
“Allah’ın Resulü (sav) bunu hiç içmedi”, dedi.
Yine bir gün soğuk buz gibi bir bal şerbeti getirdiler;
“Allah’ın Resulü (sav) böyle soğuk bir şerbet içmedi, Ben nasıl içeyim?” diyerek geri çevirdi. İşte onlar bu kadar ince düşünüyorlardı.
Şimdi ise, bütün dünyada Müslümanların harıl harıl kanları akıtılıyor. Irzlarına müdahale ediliyor. Çocuklar parçalanıyor. Evlerine baskınlar yapılıyor, cayır cayır yakılıyorlar. Öyle vahşet öyle kötülük ki, inançlar tamamen horlanmıştır.
Şu üç aylarda bir gün oruç tutsanız, Allah’ın Resulü (sav) Hazretleri;
“Bin sene oruç tutmuş sevabı verilir”[6] buyurmuştur.
İşte sizlere söylüyorum, bir kötülük olduğu zaman, iki gün oruç tutana sekiz Cennet kapısı açılacaktır.
“Ey kulum! İşte sekiz Cennet. Hangisinden girersen gir” seni bekleyecek.
Tekrar bir müjde daha veriliyor;
Peygamberler, salihler, nebiler, sıddıklar, nasıl sevdiklerine şefaatçi olacaksa; bu gün oruç tutanlar da sevdiği insanlara şefaat edecek, sevdiği insanlar Cehennem’e gittiği zaman onları almayınca Cennet’e girmeyecekler.
Şu müjdeye bak! Şu mübarek güne bak! Şu mübarek aylara bak! Şu mübarek Peygamber (sav) Hazretlerine bak! Bütün kâinat Onun nuru ile halk olmuştur. O Allah’ın (cc) ainesidir.
Muhammed Mustafa (sav) Efendimizi sevdiğiniz zaman Allah’ı (cc) görür, Allah’ı (cc) duyarsınız. Onu sevmediğiniz müddetçe “Lâ ilâhe illâllah” derse desin, eğer Hazreti Muhammed’i tanımıyorsa Cehennem’e gidecektir, Cennet ona haramdır. İlla ki Muhammedi tasdik etmemiz lazımdır. Allah’a (cc) o kadar küfrediyorlar. Rabbim seslenmiyor, ancak Muhammed’ine dokunduğunuz zaman, zelil ediyor. Derhal azab-ı elime duçar ediyor. Bunun için Peygamber (sav) Hazretlerini çok sevmelisiniz. Cenab-ı Allah birçok ayet-i kerimesin de;
“Allah'a (cc) ve Peygamberine itaat edin. ”[7]
“Bunlar Allah'ın (cc) sınırlarıdır. Kim Allah'a (cc) ve Onun Peygamberine itaat ederse, Allah (cc) onu, içinden ırmaklar akan Cennetlere koyacaktır; orada devamlı kalıcıdırlar. İşte büyük kurtuluş budur. " [8]
“Ey müminler! Habibime tabi olun, Onun yap dediklerini yapın, yapma dediklerini yapmayınız. ”
“Şüphesiz Allah (cc) ve melekleri, Peygamberi överler. Ey inananlar! Siz de Onu övün, Ona salât ve selam getirin. Allah’ı (cc) ve Peygamberini incitenlere, Allah (cc) dünyada da ahirette de lanet eder, onlara alçaltıcı bir azap hazırlar.” [9]buyurmaktadır.
Şöyle misal verelim; Önce meleklerin ne kadar olduğunu, şöyle toplayalım, bir hesap edelim. Bu dünyamızda altı milyar insan var, on misli cin taifesi var. Sekiz kat Cennet’e kadar mesafe var ve bu mesafe katlara ayrılmış. Her katında birbirinden onar misli daha fazla melaikeler var. Dünyamyzdan başlıyorsunuz her birine onar kat, onar kat, ilave ederek hesaplıyorsunuz. Cennet’in birinci katındaki, melaikeler bu dünyadakinden yüz misli fazla. Sekizinci katta ise dünyamızda ve yedi kat Cennet’te olandan on misli daha fazla melaike var.
Rasulullah (sav) Hazretleri Mirac’a çıktığında, Sitret-ül Münteha’ya kadar beraber geldikten sonra orada Cebrail (as) şöyle der;
“Ya Rasulullah! Buradan ileriye bir adım dahi atamam. Allah’ın (cc) nuru Beni yakar.” Şöyle devam eder konuşmasına;
“Ya Nuru Muhammed! Allah’ın (cc) Arş’ında tavaf eden melaikenin bir defa bile ikinci kata geldiğini müşahede edemedim”.
“Allah (cc) Beni yarattığından beri, kaç sene olduysa bir melaikenin tavafını bitirip de ikinci kez bir daha aynı sıraya geldiğini görmedim”.
Ve bunu söyleyen La Mütenahi bir melaike. Rasululah’ın Allah indinde ne derece kıymetli olduğunu sanırım anlamışsınızdır.
Dünyamız, yaratıldığından beri kendi ekseni etrafında dönerek, hızla hareket ediyor. Hem ayımız, hem güneşimiz, hem dünyamız, hepsi “Kayyum” ismiyle hızla dönüyorlar. Ne kadar bir süratle döndüklerini ilim adamları ve uzay bilimciler dahi bulamadılar. Ancak Merih yıldızının, Kutup yıldızının, diğer samanyollarının hızla döndüğünü biliyorlar. Öyle bir dönüyorlar ki; bu dönüş sona kadar devam edecek. Döne döne, sura çarpacak. Sura çarptığı zaman yıldızlar aya, ay güneşe, güneş dünyamıza çarpacak ve hepsi hallaç pamuğu gibi savrulacak. Tıpkı kirecin içine su katıldığında oluşan hal gibi olacak. İşte kıyamet…
Ya Rabbi!
Rasululah (sav)’ın şerefi ile şereflendir. Habibinin nuruyla kalplerimizi nurlandır. Sevgisini koy kalplerimize.
Sahabeler gibi birbirimizi seversek, birbirimize selam vererek yaklaşırsak, olur kardeşlerim. “Sen şucusun, sen bucusun” dediğimiz zaman olmaz. Allah (cc) için sevelim birbirimizi.
Cenab-ı Zülcelal Hazretleri gözümüzü açıp yumana kadar bizleri nefsimize bırakmasın!
[1] Ibn-i Asâkir, Beyhaki, Sünen, Suabül-Iman, 3/342
[2] Enbiya Suresi 69
[3] Su’arâ Suresi 63
[4] Enbiyâ Suresi 87
[5] Ebu Davud, Tirmizi, Ibni Mace
[6] Suyuti, El-Le’ali
[7] Enfal Suresi 1
[8] Nisa Suresi 13
[9] Ahzap Suresi 56–57