SORULAN SORU

Talip olan kiÅŸi tam bir teslimiyetle Efendi Hazretlerine baÄŸlanırsa, manevi ve dünyevi hayatında ne gibi deÄŸiÅŸiklikler olur?

CEVAP

Bir MürÅŸid-i Kamile baÄŸlanmak bu fani dünyada bir insanın başına gelebilecek Allah’ın verdiÄŸi en güzel ve en büyük nimettir. Bir MürÅŸid-i Kamile baÄŸlanmak Hz. Peygamber (sav) tarafından kendi varislerine  emanet edilmek demektir. Bir MürÅŸid-i Kamile baÄŸlanmak demek Allah’ın seçtiÄŸi kullar zümresine ilhak olmak demektir.

Şah-ı Nakşibendi Hz.leri:

"Allah bir kulunu severse, sevdiÄŸine gönderir, terbiye ettirir, azametine  yakışacak ÅŸekilde ona edep öÄŸrettirir ve nihayet onu sever.        

 Sana müjdeler olsun. Seni bir mürÅŸide gönderdiyse  haberin olsun, Allah seni seviyor demektir." BuyurmuÅŸtur.

   Bir MürÅŸid-i Kamile baÄŸlanan insan layıkıyla kabul gördüyse, geçmiÅŸ hayatına ait ne varsa, hiçbir emareyi kiÅŸide bırakmazlar. Ne kadar hak ve hukuk var ise, ne kadar sıkıntı var ise, ne kadar edindiÄŸi ahlaki meziyetler var ise bunların hepsini üzerinden alırlar ve o kiÅŸiyi yeniden dizayn ederler.

Cüneyd-i BaÄŸdadi Hz.lerinin dediÄŸi gibi tasavvuf; "Allah’ın seni sende öldürüp kendisinde var etmesidir."

 Böyle olunca bir MürÅŸid-i Kamile müntesip olmuÅŸ bir kimse geçmiÅŸ hayatında ne kadar hata iÅŸlediyse, bu hataların hepsi kendisine tek tek hatırlatılır. Hatada ortak olduÄŸu kimse var ise o kimseler hayatından uzaklaÅŸtırılır. Ne kadar sevdiÄŸi ve yahut ne kadar sevildiÄŸi kimseler var ise bunlarla hepsinin arasında ilahi ölçü ve adaleti koyma adına Allahu Teâlâ’nın sigaya çekmesi gerçekleÅŸir yani kiÅŸi imtihan olur. Allahu Teâlâ Er-Rakip  ismi ile tecelli ederek talip ile  sevdiklerinin arasına bir perde çeker, onlarla yani sevdikleri ile onu imtihan eder.

 EÄŸer kiÅŸide bir gaddarlık bir acımasızlık var ise o kimsede merhamet duygularının depreÅŸmesi için çivi çiviyi söker hesabı ona bir zalim musallat eder de o kiÅŸide merhamet duygusunu ön plana çıkartır. Allahu Teala'nın 99 isminin tecellisi kiÅŸi üzerinde bu ÅŸekilde belirmeye baÅŸlar. Bunu kim dizayn eder? MürÅŸid-i Kamil olan zatlar dizayn eder. Bunun adına da himmet derler.

DerviÅŸ olan kimsenin imanını taklidi imandan tahkiki imana çeviriler. Taklidi iman; kiÅŸinin dinini annesinden babasından duyduÄŸu ve gördüÄŸü ÅŸekilde yaÅŸamasıdır ki; beÅŸ vakit namaz kılmak, farz olan ramazan ayı orucunu tutmak,   Kuranı Kerimi yüzünden okumak gibi amelleri iÅŸlemektir yani herkesteki klasik Ä°slam anlayışıdır. Bu taklidi bir imandır, bu kiÅŸiye de mukallit [1] derler.

Taklidi imandan tahkiki imana geçmek için kiÅŸiyi türlü türlü imtihanlara tabi tutarlar.Talip önce başına gelen imtihanlardan kurtulmak için herkesten medet bekler ama nafiledir. Allah’ta kulunu evirir çevirir kendine getirir. Bir çok imtihana tabi tutulan talip, tıpkı annesinin yanından ayrılmış bir çocuÄŸun etraftan gelen sıkıntılardan dolayı annesine kaçtığı gibi,  Allah Teâlâ’ya kaçar yani Ona sığınır ve der ki;  “Hasbinallah ve nimel vekil” Yani [2]Allah kuluna hasbinallah dedirtene kadar onu imtihan eder.

Ä°brahim (as) Allahu Teâlâ’yı kendi aklı ile buldu. Gündüz güneÅŸi gördü,  "Rabbim bu" dedi, gece ayı gördü "Rabbim bu"dedi, yıldızları gördü "Rabbim bu" dedi ama her defasında ne oldu? "Batandan, sönenden yaradan olmaz benim Rabbim batmayan sönmeyen daim var olan Allah’tır diyerek âlemlerin Rabbi olan Allah’ı buldu. Peki daha sonra Ä°brahim (as)  bir hata mı etti de Allahu Teâla onu ateÅŸe attırdı? Hayır hata ettiÄŸinden deÄŸil Rabbi onu imtihan etti de ondan ateÅŸe atıldı.

Ä°brahim (as) mancınık ile ateÅŸin için atılırken Cibril emin geldi dedi ki;

"Müsaade edersen ben yardımcı olayım, seni bu sıkıntılı durumdan kurtarayım"

Ä°brahim (as) “Hasbünallahu ve niÄŸmel vekil ve niÄŸmel mevla ve niÄŸmel nasir gufrake rabbena ve  ileykel masıyr”[3]  O Allah ki benim vekilimdir, kefilimdir, o bana yeter. Benim ÅŸu an ki halimi Allah Teala görmüyor mu? Tabiî ki görüyor. O zaman Allahu Teala bana yardım etmez mi? " buyurdu.

Sema arz her biri ayrı ayrı yardım edelim diye nida etti ama Ä°brahim (as) ne yaptı? Gözünü dahi kırpmadan;

"Ben ateÅŸe atılmaya razıyım zira ben  Allah’a aşığım" dedi ve Ä°brahim ateÅŸe atıldı.

Yüce Allah ateÅŸe emretti;

 "Ey ateÅŸ Ä°brahim’e serin ve selamette ol."

Bir anda devasa ateÅŸ yumağı, nardan güle döndü, Ä°brahim(as)'a gülistan oldu.      

  Hâsılı kelam derviÅŸinde  imanının taklitten tahkike geçebilmesi için derviÅŸi imtihan ederler.

DerviÅŸin imtihanı yoklukla olur, rızıkta ki  daralmalarla olur, hanımıyla olur, annesiyle olur, babasıyla olur, kardeÅŸiyle olur, derviÅŸ kardeÅŸiyle olur. Peki derviÅŸ burada ne yapar? DerviÅŸi de öyle bir çizerler ki;

 Hani adam hırsızı yakalamış.     "Baba hırsızı yakaladım" demiÅŸ. Babası; "Getir oÄŸlum!"demiÅŸ. OÄŸul; "Gelmiyor." Deyince baba; "Kovala oÄŸlum!" DemiÅŸ. Zavallı oÄŸulda; "Gitmiyor" demiÅŸ ya, iÅŸte derviÅŸin durumu da aynı hırsız misalidir. Bu tarafa çekerler gelmez o tarafa gideyim der o tarafa da gidemez. Dört tarafı kilitli kafesin içerisinde derviÅŸ oradan oraya, oradan oraya savrulur durur.

Aslında alemi enfüsine[4] çeviriyorlar. Yani nefis âlemine çeviriyorlar."Ä°ç âlemine dön ve bel baÄŸladığın her bir ÅŸeyi gönül âleminden terk eyle." Diyorlar. Zira derviÅŸ için koskoca bir ÅŸehri kurarlar, o ÅŸehri imtihan ederler, o derviÅŸ için tekrar o ÅŸehri yakarlar ve o derviÅŸi olgunlaÅŸtırırlar. Bunlar mecaz ifadelerdir.

Aslında etrafında dönen, cereyan eden bütün hadiselerin hepsi talibin "olması" için ilahi bir kurgudan baÅŸka hiçbir ÅŸey deÄŸildir.

Ne kadar sabredecek ne kadar tahammül gösterecek diyerek derviÅŸi sınarlar.  

Nefis cihetinden hadiseleri deÄŸerlendirdiÄŸimiz müddetçe beden kafesinde göÄŸsümüz sıkışır da sıkışır bir türlü iÅŸin içinden çıkamayız. Ama hakikate baktığımız zaman "Himmet üstadım Abdullah Babam" deriz de Cennet Mekan Üstadımız Abdullah Baba Hz.leri nazar eder. YaÅŸadığı olay eÄŸer o derviÅŸin lehine bir durumsa "Ya Rabbi bu halini ziyadeleÅŸtiriver" diyerek Allahu Teâlâ’ya niyaz eder. EÄŸer yaÅŸadığı olay derviÅŸin lehine deÄŸil ise bir an evvel kurtulması için niyazda bulunur.

Mevlana Hz.leri ÅŸöyle ifade eder bu durumu; "Cerrah eline neÅŸteri alır. ÇocuÄŸu sünnet etmek için hazırlığını yapar. O sırada çocuÄŸun kıyameti kopmuÅŸtur. Bağırır, çağırır, feryat figan eder ama annesi, babası için düÄŸün bayramdır. Ä°ÅŸte MürÅŸidi Kamillerde böyledir.

Yine aÅŸk eri Mevlana der ki; "Çamaşırı alıyorsun ıslatıyorsun sonra tekrar kurutuyorsun.

 Be adam madem tekrar kurutacaksın niye ıslatıyorsun? dedikten sonra bu durumun ÅŸerhini ÅŸöyle yapar;  "Tabi ki ıslatılacak, ıslatılacak ki temizlensin. Çünkü baÅŸka türlü temizlenmez."

DerviÅŸte;" Madem sonu selamet olacak,  cennete gidecek,  cemali ilahiyi görecek o zaman bu kadar sıkıntı niye deyince Mevlana Hzleri ÅŸöyle cevap verir;

"Bunların hepsini çekecek ki; insan,  insanlıktan ademiyet makamına çıksın. Kur’an hiçbir zaman insanı övmez. "O Rabbine pek hasımdır, nankördür zalimdir, cahildir" buyurur Yüce Allah Kuranı Keriminde.

 Ama adem olduÄŸu zaman insan   “Ve lekad kerremnâ benî âdem’’ [5] "Ademi mükerrem[6]  bir varlık olarak yarattık" hitabına nail olur.

Ademiyet makamına nasıl çıkar insan? Bu da adem isminde saklıdır. Adem elif, dal, mim’le yazılır. Elif bütün kainatı, bütün kainatta emsali olmayan varlıkları simgeler. Dal د  bütün vasıf ve sıfatları kendisinde toplamış demektir. Ä°kisini de yani elif ve dal daki bütün özellikleri kendinde toplayan âlemde emsali olmayan varlık sonundaki م mim dir. Mim ise Hz. Muhammed (sav)’dir.

Ademiyet makamına gelirse insan Allah katında mükerrem varlıktır. Ama insan denilen boyutta kalacak olursa yer, içer, çiftleÅŸir, uyur, vurur, kırar… Yani insanı ÅŸekil ve ÅŸemal olarak deÄŸerlendirirsek, dışarıdaki hayvandan hiçbir farkı yoktur. Ademiyet makamına geldiÄŸi zaman her bir lisanında hikmetler, her bir bakışında nurlar, her bir hareketinde feyzler, rahmetler yaÄŸar.DerviÅŸlik dediÄŸimiz makam da iÅŸte bu ademiyet makamıdır. Onun için Rabbim ademiyet makamına ulaÅŸmayı nasip ve müyesser eylesin.

 



[1] Mukallit: Taklitçi

[2] Allah bize yeter, O ne güzel vekildir, ne güzel yardımcı ve ne güzel dosttur, Bizi bağışlamanı diliyoruz, Ey Rabbimiz dönüÅŸ yalnız sanadır. (Al-i Ä°mran, 173)

[3] (Al-i Ä°mran, 173)

[4] “Gerek âfâkta (dış dünya ve madde âlemi), gerek enfüste (insanın iç dünyası ve ruh âlemi) delillerimizi yakında onlara göstereceÄŸiz” (Fussilet, 41/53).

[5]Andolsun ki Biz, ademoÄŸlunu mükerrem kıldık Ä°sra 70

[6] hürmet ve tazime eriÅŸmiÅŸ, üstün bir ÅŸerefe mazhar kılınmış




Okunma Sayýsý : 7783

Soru Tarihi: 8/12/2015

Yorumlar
Bu soruya ait yorum bulunmamaktadýr.
Bir Yorum Yazýn
Adý Soyadý *
E-Posta *
Yorum *