SORU ARA

SORULAN SORU

Zaman zaman nefsimiz Rabb’imizin merhametinden ÅŸüphe duydurtacak vesveseler veriyor. Abdullah Babamız böyle durumlarda ne yapmamızı isterdi? Yüce Rabbimizin merhametini anlatır mısınız? Rabbimizi nasıl sevmeliyiz?

CEVAP

Bir insanın Allah’ın (cc) rahmetini, inamını ve ihsanını anlayabilmesi, idrak ve ÅŸuuruna varabilmesi için Allah’ı daima zikretmesi lazım.

Cenabı Rahman Ayeti Kerimesinde;

“Feżkurûnî eżkurkum veÅŸkurû lî velâ tekfurûn(i)”

“Beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim. Bana ÅŸükredin, nankörlük etmeyin.”[1] Buyurmaktadır.

Ey Müminler! Beni taatla anın ki ben de sizi sevap, lütuf, ihsan, hayır ve saadet kapılarını açmak suretiyle anayım. Peygamber Efendimiz (sav) ÅŸöyle buyurmuÅŸtur;

“Allah’a itaat eden kimse, namazı, orucu, Kuran-ı Kerim tilaveti az dahi olsa, O’nu zikretmiÅŸtir. Allah’a isyan eden ise, namazı ve kırâatı çok olsa bile, O’nu unutmuÅŸtur.[2]

Lokman Hekim, oÄŸluna ÅŸöyle nasihatte bulunmuÅŸtur;

“Ey OÄŸlum! Allah'ı zikreden bir topluluk görünce onlara katıl. Âlim isen ilmin yararlı hale gelir. Cahil isen sen onlardan bilgi alırsın. Umulur ki Allah, onlara Rahmetini indirir; sen de bundan istifade edersin. Allah'ı zikretmeyen bir topluluk görünce onlarla oturma! Çünkü bu sebeple âlim isen ilmin sana fayda vermemiÅŸ olur. Cahil isen onlar senin ancak cehaletini veya günahını arttırır. Korkulur ki sen de onlarla beraber Allah'ın gazabına uÄŸrarsın.”[3]

Kul, Allah’ı (cc) anacak ki zikredecek ki kalbine bir sükûnet bir huzur gelsin.

“Elleżîne âmenû vetatme-innu kulûbuhum biżikri(A)llâh(i)(k) elâ biżikri(A)llâhi tatme-innu-lkulûb(u)”

“Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuÅŸanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” [4]

Kul Allah’ı (cc) zikrettikçe O’nun Ä°n'âmını[5] , ihsanını[6], Rezzak olduÄŸunu, kuÅŸatıcı ve muhafaza eden olduÄŸunu ve daha sayamacağımız nice nimetlerini kullarına bahÅŸettiÄŸinin idrakine varabilsin.

Allah’ın (cc) kullarına olan merhameti, ihsanı, Ä°n’âmı kiÅŸinin ana rahmine düÅŸmesiyle baÅŸlar. Ana rahminde bizi yediren, içiren, defi hacetimizi gördüren bununla birlikte sevki ilahi emrini vererek vakti geldiÄŸinde anne karnından dışarıya çıkaran Allah (cc) dır.

DoÄŸan bebeÄŸin altının pisliÄŸini hiç tiksindirtmeden aldıran, anne babaya kolaylık verip rızıklarını temin ettiren Allah’ın rahmeti Ä°n'âm ve ihsanı deÄŸil de nedir.

Allah’ın rahmeti o kadar büyük ve o derece geniÅŸtir ki, bunu bir ölçü ve sınır ile hudutlamak kaabil deÄŸildir.

Peygamber Efendimiz (sav);

“Aziz ve celil olan Allah, gökleri ve yeri yarattığı gün, yüz rahmet halk etti. Onlardan birini yere koydu. Bu rahmet sebebiyle, anne evladını, dört ayaklı canlılar ve kuÅŸlar birbirine, esirgemektedirler. Doksan dokuz (rahmet) i ahiret gününe bıraktı. Kıyamet günü olduÄŸunda, Allah onu, bununla (yüzü) tamamlayacaktır” [7]

Allah’ın rahmeti, bereketi, in’amı, ihsanı, merhameti her ÅŸeyi kuÅŸatmıştır. Ä°nsanoÄŸlu verilen bu kadar nimetine karşılık o kadar faydasız ve lüzumsuz iÅŸler yapıyoruz ki. Bu kadar yapılan lüzumsuz iÅŸe, iÅŸlenen sayısız günahlara karşılık Allah (cc) yine de o yüce merhametinden dolayı nefsimizi kesmiyor, hemen cezalandırmıyor. Af kapısını tövbe edene kadar kapatmıyor.

Allah'ın bunca rahmetinden ümit kesmek bu istikamette karamsarlığa düÅŸmek, merhamet-i ilahîden mahrum kalmaya sebep olur.

“Bir adam, vallahi falan kimseyi Allah bağışlamaz” demiÅŸti.

Yüce Allah,

“Falan kimseyi bağışlamayacağıma dair Benim (ismim) üzerine yemin eden de kimmiÅŸ? Ben, onu bağışladım, senin iÅŸini (ve yeminini) iptal ettim. Buyurdu. [8]

“Ey günâhta haddi aÅŸanlar, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları affeder. O, Gafûr ur-Rahîm’dir, affı, merhameti çoktur.[9]

Hz. Ömer (ra) in rivayet ettiÄŸi bir hadis-i ÅŸerifte;

Rasulullah (sav) Hazretlerinin huzuruna bir takım esirler getirilmiÅŸti. Onlar arasından (çocuÄŸunu kaybeden) bir kadın, esirler içinde telaÅŸ ve üzüntü île koÅŸuyor (ve yavrusunu) araÅŸtırıyor idi. Esirler arasında bir çocuk bulduÄŸu zaman onu alıp baÄŸrına basıyor ve emziriyordu. Allah’ın Resulü bize hitaben:

“Åžu kadının, çocuÄŸunu ateÅŸe atacağını zanneder misiniz?” buyurdu.

Biz: “Atmaya gücü yettiÄŸi müddetçe bunu yapamaz” dedik.

Resül-i Ekrem:

“Allah, bu kadının çocuÄŸuna olan (acımasın) dan daha merhametlidir” buyurdu.[10]

Bütün âlemler belli bir nizam içinde. Kâinata bir bakalım, uzaya bir bakalım, dünyamıza bir bakalım… Rabbimiz güneÅŸten ÅŸualar gönderip bizi ısıtıyor, ışıtıyor. Yerin altından türlü nimetler çıkarıp bizleri besliyor, ısıtıyor, arabamızı hareket ettiriyor.

Cennet Mekan Abdullah Baba (ks) Hz.leri ; Peygamber Efendimiz (sav);

“Allah rahmeti yüz parça yaratmış, doksan dokuzunu kendi nezdinde tutmuÅŸ, yeryüzüne bir parçasını indirmiÅŸtir. Ä°ÅŸte mahlûkât bu bir parçadan dolayı birbirlerine merhamet ederler. Hatta at (bazı rivayetlerde “hayvan” geçmektedir), yavrusuna basmamak için tırnağını (ayağını) kaldırır.”[11]

Allahu Teala O bir parçayı da ona böldü dokuzunu kadınlara, birini erkeklere verdi. Anne olduklarından dolayı verilmiÅŸ bu yüzden erkeklerden daha merhametliler. buyurmuÅŸlardır.

Rabbimiz Zülcelâl ve Tekaddes Hazretlerinin görüldüÄŸü üzere rahmeti, merhameti, in’am ve ihsanı çok geniÅŸtir. O'nun esirgemesi ve rahmeti ile dünya ve ahirette pek çok felaketlerden uzak kalmakta ve ilahî ikrama eriÅŸmekteyiz. Allah-ü Teâlâ’nın bu engin rahmeti olmasaydı insanın yüzü gülmez ve saadet nedir bilmezdi. Rahman’ımızın rahmeti, kâinatı içten ve dıştan kuÅŸatmış bulunmakta ve yaÄŸmur misali beÅŸeriyetin üzerine inmektedir.

Allaha (cc) her halimizle tevekkül etmeliyiz. Abdülkadir Geylani Hz.leri Fütûhû’l Gayb adlı eserinde;

Bir Hadis-i Åžerifte Efendimiz (sav) ÅŸöyle buyuruyor:

“Allah’ı seviyorsanız bana uyun. Bana uyarsanız Allah da sizi sever.”

Anlaşılıyor ki sevgi, sevilene uymakla olur. Söz ve hareketle Efendimiz (sav) ‘ e uymak gerek.

Efendimiz (sav) bir Hadis-i Åžeriflerinde ÅŸöyle buyuruyor:

“Çalışmak âdetim, tevekkül halimdir.”

Zayıf iman sahipleri çalışmasına güvenir. Çalışmak Efendimiz (sav)’in sünnetidir. Kısmetli iman sahipleri tevekküle baÄŸlanır. Çalışmaya devam edersen Efendimiz (sav)’in sünnetini iÅŸlemiÅŸ olursun. Tevekkül yoluna kıymet verdikçe de Efendimiz (sav)’in ruhaniyeti seni sarar. Allah-ü Teâlâ tevekkül üzerine ÅŸöyle buyurdu:

“EÄŸer mü’minler iseniz, yalnızca Allah’a tevekkül edin.”[12]

“Onu beklemediÄŸi yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Åžüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her ÅŸeye bir ölçü koymuÅŸtur.”[13]

“Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuÅŸak davrandın. EÄŸer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. Ä°ÅŸ konusunda onlarla müÅŸavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Åžüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.”[14]

Güç ve kudret sahibi olan Allah’tır. O’nun azametini görmeye rabbim göz aydınlığı versin inÅŸallah.

  


[1] Bakara Suresi 152

[2] Münavi, VI, 70

[3] Ruhul Beyan Tefsiri cilt 2 syf 96

[4] Ra’d Suresi 28

[5] nimet vermek, nimetlendirmek

[6] Ä°yilik, lütuf, bağışlamak. Sahilik etmek, cömertlik yapmak. Allah'ı görür gibi ibadet etmek. Güzel bilmek. Güzel eylemek.

[7] Ä°bni Mace, c.2, s.1435

[8] Tac, c.5, s.143

[9] Zümer Suresi 53

[10] Tac, c.5, s.143

[11] Buhârî, Edeb 19

[12] Mâide Suresi 23

[13] Talâk Suresi 3

[14] Âl-i Ä°mrân Suresi 159





Okunma Sayýsý : 1788

Soru Tarihi: 1/16/2021

Yorumlar
Bu soruya ait yorum bulunmamaktadýr.
Bir Yorum Yazýn
Adý Soyadý *
E-Posta *
Yorum *