SORULAN SORU

Hadisi ÅŸerifte buyruluyor ki: “Ey kızım Fatıma! Babam peygamber diye güvenme Rabbine karşı kulluk vazifeni yap eÄŸer Allahtan nefsini satın alamazsan vallahi ben bile senin namına hiç bir ÅŸey yapamam.” Ancak bugün görüyoruz ki tarikatların çoÄŸunda derviÅŸler her ne ÅŸartta olursa olsun ÅŸeyhlerinin kendisinin cennete alınmasında ÅŸefaatçi olacağını söylerler. Bu anlayış ne kadar doÄŸrudur.

CEVAP

Hz. Fatıma, henüz süt emmekte olan Hz. Hüseyin hastalandığı için sabaha kadar uyuyamamıştı. Hz. Hüseyin sabaha doÄŸru bir ara uyur gibi olduÄŸunda, Hz. Fatıma bulduÄŸu ilk fırsatta kâinatın sahibine yönelerek sabah namazını kılmıştı. Sonra, camide sabah namazını kıldıran Peygamber Efendimiz, âdeti üzere onun evine gelmiÅŸti. Hz. Fatıma’yı uyur vaziyette görünce, onun sabah namazını kılmadığını sandı ve

“Ey kızım Fatıma! Babam Peygamber diye güvenme Rabbine karşı kulluk vazifeni yap, EÄŸer Allah'tan nefsini satın alamazsan vallahi ben bile senin namına hiçbir ÅŸey yapamam..." [1]  Buyurdular.

Bu hadisi ÅŸerif haktır, hakikattır. Åžefaatte haktır, hakikattır. Ä°lk önce ÅŸefaat var mıdır? Yok mudur? Sorusunun cevabını vermeye çalışalım.

Åžefaat kelime manası olarak; birisinin iÅŸi için aracı olmak, hatır ve yetkisini kullanarak darda kalan kimseyi sıkıntıdan kurtarmaktır.

Ayeti Kerimelerde Cenab-ı Zülcelal Hz.leri;

“Muttakileri o çok esirgeyici (Allah’ın) huzuruna süvari elçiler gibi toplayacağımız, günahkârları ise susuz olarak Cehenneme süreceÄŸimiz gün, çok esirgeyici (Allah’ın) nezdinde ahit edilmiÅŸ olanlardan baÅŸkaları ÅŸefaat hakkına malik olmayacaklardır.” [2]

“O gün, Rahman’ın ÅŸefaat izni verip sözünden razı olduÄŸu kimselerden baÅŸkasının ÅŸefaati fayda vermez.” [3]

“Onlar/melekler, sadece O’nun/Allah’ın razı olduÄŸu kimse hakkında ÅŸefaat edecekler.” [4]

“Göklerde nice melekler var ki, Allah’ın dilediÄŸi ve razı olduÄŸu kimseler hakkında geçerli olması için izin çıkmadıkça, onların ÅŸefaatleri asla fayda vermez.” [5]

“Allah’ı bırakıp da, taptığı putlar ÅŸefaat edemez. Ancak hak dine inanıp ona ÅŸahitlik eden kimseler ÅŸefaat eder” [6]

Ayetime kerimelerden de anlaşılacağı üzere Allah-ü Teâlâ Hazretlerinin izni ve müsaadesi ile Rasulullah (sav) Efendimiz,  evliya, âlim, ÅŸehit ve kısacası hayırlı kimseler, iman ehli olanlara azaptan kurtulmaları için vesile olup, Allah-ü Teâlâ’ya onların af olunması için dua edecek; Allah-ü Teâlâ’da dilediÄŸini bağışlayacaktır.

Ayet-el Kürsi’de yer alan “Onun izni olmadan katında kim ÅŸefaat edebilir?” mealindeki ifadesi, bu konuda açıktır;  Åžefaat vardır, fakat Allah’ın izni olmadan kimse kendi başına ÅŸefaat edemez.

Efendimiz (sav) Hz.leri;

“Benim ümmetimden çok büyük bir topluluÄŸa ÅŸefaat eden olacaktır. Yine Benim ümmetimden bir kabileye ÅŸefaat eden olacaktır. Yine Benim ümmetimden birkaç kiÅŸiye ÅŸefaat eden olacaktır. Ta ki (hepsi) cennete gireceklerdir.” [7]

“Benim ÅŸefaatim (bütün ümmete) mubahtır. Ancak ashabıma söven kimseler müstesnadır.” [8]

Ayet ve hadislerle den anlaşılacağı üzere ÅŸefaat haktır, o zaman sorunuzun sebebi olan hadisle bir çeliÅŸ ki mi var?

Bu hadisi ÅŸeriflerle ayetler arasında elbette bir çeliÅŸki olamaz. Åžefaat hadisleri, Ä°slam ümmetini ümitsizlikten kurtaran ve hakikaten tahakkuk edecek bir gerçeÄŸin ifadesidir. Ehli Sünnet bu konuda ittifak halindedir.

Peygamber Efendimiz bir gün, halası Safiye ve kızı Fatma'ya hitaben:

“Kalkın, Rabbinizin emrini yerine getirin. Peygamberin kızı ve halası olmanıza güvenmeyin. Yoksa yarın, kıyamet gününde, Rabbimden izin olmadıkça benden size bir menfaat gelemez” buyurdular.

Peygamber (sav) Efendimizin kendi akrabasına, halasına, kızı Fatıma’ya, eÅŸi AiÅŸe’ye hitaben söylediÄŸi buna benzer ifadelerin hikmeti nedir öyle ise?

KiÅŸilerin Allah’a kulluk vazifelerini bir kenara bırakıp da, baÅŸkalarına güvenerek ibadetlerinde gevÅŸeklik yapmamaları içindir. Son sözün her zaman Allah’a (cc) ait olduÄŸunu bizlere hatırlatmak içindir. Bazı sahtekâr din tüccarlarının kendini ÅŸefaat makamında görüp de bunu saÄŸa sola dağıtmasını engellemek içindir. Yani ümmet-i Muhammedi uyarı amacı iledir.

Biz Allah’a kulluk vazifemizi yerine getirmek için ne gerekiyorsa yapacağız, nefsimizi terbiye etmek için çabalayacağız bu minvalde ilerlerken geri kalan kusurlarımızın af maÄŸfireti için Allah’a (cc) dua edip o’nun ÅŸefaatçi kılacağı aziz kullarının ÅŸefaat halkasına dâhil olabilmek için elimizden geleni yapacağız.

Cennet Mekân Abdullah Baba (ks) Hz.leri Çorumlu Hacı Mustafa Efendi Hz.lerine ilk biat ederken;

Siz beni Allah’a vuslat edebilecek misiniz? Beni son nefeste imanlı bir ÅŸekilde ahirete göç etmeme vesile olabilecek misiniz?” Diye sorar,

Çorumlu Hacı Mustafa Efendi Hz.leri de;

 “Allah’a kulluk vazifeni eksiksiz yaparsan sana söylediklerim hepsini yaparsan ben seni Allah’a  (cc) vuslat ederim. Allah’ın izniyle isteklerinin hepsini gerçekleÅŸtiririm. Ama benim dediklerimi yapmazsan mahÅŸer gününde yüzün kara olsun mu?” Der.

Allahu Teâlâ böyle bir yetkiyi ancak kendilerine biat etmiÅŸ kiÅŸilere verip hakiki manada amel etmiÅŸ kimseler bu kapsam içerisine girer. Ya deÄŸilse kendisini derviÅŸ zannedip boÅŸ ÅŸeylerle uÄŸraÅŸan, heva ve hevesi için koÅŸan insanların mahÅŸerde nasibi yoktur.

Cennet Mekân Abdullah Baba (ks) Hz.leri sohbetlerinde ÅŸu mısraları pek söylerdi;

Gurrab gibi ötme ile

Tembel tembel yatma ile

Helal haram yutma ile

Cennet cemal bulunur mu ?

Burada önemli olan husus; bir Müslümanın Allah’ın kendilerine ÅŸefaat hakkı verdiÄŸi kimselerin manevi himayeleri altına girebilmesi için Allah’a kulluÄŸa riayet etmiÅŸ olması gerektiÄŸini aklından çıkarmamalıdır.

Åžefaati inkâr edenlerin, dünyada da ukbada da kazanacakları hiçbir ÅŸey yoktur. Çünkü Allah (cc) ahirette kullarına, kulları O’nu nasıl bilip tanımışlarsa, öyle muamele edecektir.

Allah (cc) Hadisi kutsisinde:

 “Ben kulumun zannı üzereyim” buyurmaktadır.

Hüküm ve karar sahibi O’dur. Cennet ve Cehennem O'nun emrindedir. Ancak O (cc), bazı kullarının ÅŸeref, itibar ve derecesini arttırmak, katındaki yakınlık ve dostluÄŸunu göstermek için kendilerine bazı yetkiler verir; görevler yükler, ÅŸeref bahÅŸeder, iÅŸte ÅŸefaat da böyledir.

Åžefaat, Allah-ü Teâlâ'nın iÅŸine karışmak deÄŸildir. Åžefaat izni ve yetkisi verilen bir kimseden ÅŸefaat istemek, Allah'a ÅŸirk koÅŸmak deÄŸildir. Åžefaat, Allah-ü Teâlâ'nın sevdiklerine bahÅŸettiÄŸi bir ÅŸeref ve yetkidir. Åžefaat, sevenlerin sevdikleri için aracı olup, naz makamında niyaz etmeleri, dostları adına gözyaşı dökmeleridir. Åžefaat sevginin meyvesi, rahmetin esintisidir. Åžefaat, Allah-ü Teâlâ'nın kullarına bir hediyesidir.

Hz. Mevlana, çok riyazet yapar, bazen günlerce bir ÅŸey yemez, pek az uyurdu. Allah'ı zikir ve ona ibadet en büyük zevki ve meÅŸguliyetiydi.  Etrafında toplanan bütün ihvan ve müritlerini de zühd ve takvaya ve ÅŸeriatla amele teÅŸvik eder, onlara nasihatlerde bulunurdu.

Ancak oÄŸlu Emir Alim Çelebi namaza karşı biraz ihmalkarmış. Hz. Mevlana kendisini her gördüÄŸünde namazlarına devam etmesini söyler, ikazda bulunurmuÅŸ.

Emir Alim Çelebi bir gün babasının huzuruna gelerek tazim ve hürmetle oturmuÅŸ. Cenab-ı Mevlana ona hitaben;

“Emir Alim  Ä°hlas suresini  biliyorsun deÄŸil mi?” deyince, Emir Alim;

 “Evet biliyorum” diye cevap vermiÅŸ. Hz. Mevlana;      

“Öyle ise oku da dinleyelim” buyurmuÅŸ.

Emir Alim îhlas süresini okuyup bitirince Hz. Mevlana;

“ Allah Teâlâ, benim anam, babam, oÄŸlum, kızım, ÅŸerikim ve nazirim yoktur, buyuruyor. Åžimdi tam çalışma zamanıdır. Ä°badete çalış, bana güvenme. Allah'ın has kulları onun sıfatlarından feyz alırlar ve ahlakıyla ahlaklanırlar” buyurup ardından ÅŸu ayet-i kerimeyi okumuÅŸ;

“Kıyamet gününde aralarında neseb farkı gözetilmez ve onlara kimin nesillerinden olduklarını da sormayacaklar”

 Ayrıca Mesnevide bir beyitte: 

“Bil ki; bu yolda soyun sopun kıymeti yoktur. Fazilet ve mazhariyetin mihrabı zühd ve takva'dır.” buyruluyor.                 

Eflakînın naklettiÄŸi bu olaya Nefisüddin ilaveten diyor ki:

Emir Alim gittikten sonra, bizler hep aÄŸladık ve sonumuzun kaygısına düÅŸtük. Bunu gören üstadımız Hz. Mevlana:

“Bu derece telaÅŸlanıp ye'se düÅŸmek de icap etmez. Ä°stiyoruz ki; Emir Alim 'imiz Hak yolunda pek tembel olmasın, fena nefse uyup yolda kalmasın. Allah Teâla ibadet etmeyenleri, kullukta tembellik edenleri sevmez” deyip, bizi irÅŸat ettiler.

Bu olay ehl-i gafleti içinde bulundukları dalgın uykudan uyandırmalı. “Falanca mürÅŸidin neslindenim”  ya da “ben falancanın derviÅŸiyim” deyip de; namazı, orucu, zikri, fikri ve hatta ÅŸeriatı bir tarafa bırakıp kulluk vazifesini külliyen ihmal edenlere ibret olmalıdır.

Evet, ameli olmayana, nesebi ne faide sağlayacaktır?

Hakikat bu yolda iken ömrünü fani emeller, Hakk'ın razı olmadığı amellerle ifna edenler, gençliÄŸini sefahat mahallerinde geçirip emanetullah olan vücudunu heva ve hevesleri peÅŸinde çürütenler, sıhhatli günlerinde hastalık anlarına ve hayatlarında ölüm günlerine hazırlanmayanlar, ne bedbaht insanlardır. Dede ve babalarının cenazesini kabre elleriyle koydukları halde bir an olsun;

“Biz nereden geldik, niçin geldik ve akibet nereye gideceÄŸiz” diye düÅŸünmeyen, üstelik kendisine bir de münevverlik ve üstünlük hakkı tanıyarak, ehl-i islamı hor ve bakir görenler ne büyük bir hüsran üzeredirler.

Rabbim kendine layık kul ve Habibine has ümmet eylesin…

 

 



[1] Müslim, Ä°man,89

[2] Meryem Suresi 85-87

[3] Ta ha Suresi 109

[4] Enbiya Suresi 28

[5] Necm Suresi 26

[6] Zuhruf Suresi 86

[7] Tâc

[8] Feyz-ül Kadir




Okunma Sayýsý : 35457

Soru Tarihi: 3/5/2017

Yorumlar
ibrahim pamuk

ALLAHIM RAZÄ° OLSUN GERÇEKTEN ÇOK GÜZEL AÇIKLAMIÅžSINIZ SORUYU,BU CEVABI OKUYAN KARDEÅžLERÄ°MÄ°Z Ä°NÅžALLAH BÄ°RDAHA GAFLETE DÜÅžMEYECEKTÄ°R. BU ÅžEKÄ°L GAFLETE OLAN KARDEÅžLERÄ°MÄ°ZÄ°NDE BÜYÜK Ä°STÄ°FADE SAÄžLAMASINI TEMENNÄ° EDERÄ°M. ALLAHIM HÄ°ZMETLERÄ°NÄ°ZÄ° MAKBUL EYLESÄ°N BÄ°ZLERÄ°DE MAHÅžER GÜNÜ SÄ°ZLERÄ°N BU HÄ°ZMETLERÄ°NE ÅžAHÄ°T EYLESÄ°N Ä°NÅžALLAH ALAHA EMANET OLUN

Bir Yorum Yazýn
Adý Soyadý *
E-Posta *
Yorum *