SORULAN SORU

Çevremizdeki insanları Ä°slam’a ve Tasavvuf yolumuza nasıl davet etmeliyiz, onlara yolumuzu nasıl sevdirebiliriz?

CEVAP

Bir Müslümanın tebliÄŸ yolunda, Ä°slam’ı yaÅŸantı boyutunda üzerine düÅŸen ilk vazife Peygamber Efendimizi yüce ahlakını kendi bünyesinde yaÅŸamaya çalışıp edebimizle ahlakımızla örnek bir hayatla yolumuzun usul ve kaidelerini anlatmasıdır.

Rasulullah (sav) Efendimizin tebliÄŸ metoduna baktığımızda Ä°lk önce kalpleri inÅŸa ettiÄŸini görmekteyiz. Bir Müslüman her haliyle örnek insan, örnek bir ÅŸahsiyet olmak zorundadır. Ä°nandığımız deÄŸerlerle yaÅŸantımız aynı doÄŸrultuda gitmelidir. Zamanımız Müslümanların en büyük meselesi tebliÄŸ zannedilse de biz Müslümanların en büyük meselesi Ä°slâm’ı layıkıyla temsil edememizdir. Ä°ÅŸte bu temsil de hal ve hareketlerimizi düzeltmekle baÅŸlar.

Bugün âlimler Ä°slam’ın tebliÄŸ boyutunu öne çıkartıp Temsil boyutunu ise tamamen atlamaktadırlar. YaÅŸamadığımız, temsil etmediÄŸimiz bir dinin güzelliklerini anlatmak insanlarda bir etki bırakmayacaktır.

Cennet Mekân Abdullah Baba (ks) Hz.leri;

“Siz iyi bir insan olmayıp, çevrenizdeki insanlara yardım sever olmazsanız istediÄŸiniz kadar ayet ve hadisten bahsedin o insan üzerinde bir etkiniz olmaz. Ama Peygamber Efendimiz gibi iyi bir insan olursanız, mesela komÅŸunuza kömür gelmiÅŸ hiçbir menfaat gözetmeksizin karşılıksız sırf Allah’ın rızası kazanmak için yardıma inerseniz, komÅŸunuz “ne güzel insan” der. “Namazda kılıyor maÅŸallah. Bende o insan gibi olayım” der, hidayet nuruna gark olur.” BuyurmuÅŸlardır.

Rasulullah (sav) Efendimiz peygamberlikle ÅŸereflenmeden önce bütün Mekke ahalisi tarafından Muhammedin Emin olarak bilinirdi. Çocukluk, gençlik ve yetiÅŸkinlik yıllarında her zaman erdemli davranışlarda bulunmuÅŸ, hiçbir zaman yalan söylememiÅŸ, emanete hıyanet etmemiÅŸ, toplumun takdirini kazanmıştır. Canı pahasına olsa bile O doÄŸru bildiÄŸinden ÅŸaÅŸmamıştır. Bir ticaretten zarar edeceÄŸini bilse dahi malın kusurlarını anlatıp o ÅŸekilde satmıştır. Ä°slam’a inanmayan insanlar bile Muhammed söylüyorsa doÄŸrudur kelimesini kullanmışlardır. GörüldüÄŸü üzere tebliÄŸden önce Muhammedin emin yani temsil geldi. Tüm yaÅŸamı ile insanlığa en güzel örnek olan Peygamber Efendimiz tebliÄŸe baÅŸladığında Ä°nsanlar; “biz onun yalan söylediÄŸini hiç görmedik dediler.” EÄŸer temsil olmadan tebliÄŸ olmuÅŸ olsaydı insanlar “ biz senin ne olduÄŸunu biliyoruz” derledi. Ama Efendimizin ahlakına hiçbir ÅŸey demediler, diyemediler.

Dinimizi, müntesip olduÄŸumuz yolumuzu en güzel ÅŸekilde temsil ettikten sonra tebliÄŸ gelir. TebliÄŸ ederken dikkat etmemiz gereken baÅŸlıca hususlar sıralamak gerekirse;

TebliÄŸci konumunda kiÅŸi güzel ahlak üzere olup yumuÅŸak tavırla insanları bu yolla davet etmelidir.  Ayeti kerimede Yüce Rabbimiz;

“Ona (firavuna)  kavl-i leyyinle = YumuÅŸak bir sözle (tatlı, yumuÅŸak bir tarzda) hitap edin. Olur ki aklını başına alır yahut hiç deÄŸilse biraz çekinir” [1]buyurarak Hz. Musa’ya firavuna tebliÄŸe giderken açıkça yumuÅŸak bir sözle konuÅŸmasını emretmiÅŸtir. Burada Firavun üzerinden genel olarak tebliÄŸe gidenlere uyarı yapmaya yönelik bir prensibe vurgu yapılmıştır.

"O vakit, Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuÅŸak davrandın. Åžayet sen, kaba, katı yürekli olsaydın, hiç ÅŸüphesiz onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Åžu hâlde onları affet; bağışlanmaları için duada bulun! (Umuma ait) iÅŸlerde onlara danış. Artık kararını verdiÄŸin zaman da Allah'a dayanıp güven! Çünkü Allah, kendisine tevekkül edenleri sever." [2]

Bir konuya dikkat çekmek istiyoruz Ä°slam’ı zulmedenlere karşıda halim selim durmak Müslümanın vakarına yakışmaz. Müslüman zalim korku mazluma umut veren bir duruÅŸ sergilemelidir. YumuÅŸak olacağız derken zalime hoÅŸ görülü olunmaz.

“Zulmedenleri hariç, Ehl-i kitab ile en güzel olan ÅŸeklin dışında bir tarzda mücadele etmeyin ve onlara ÅŸöyle deyin: 'Biz, hem bize indirilen kitaba hem size indirilen kitaba iman ettik. Bizim Ä°lahımız da sizin Ä°lahınız da bir ve aynı Ä°lahtır ve biz O’na gönülden teslim olduk.” [3]

Ayeti kerimeden de anlaşılacağı üzere zulmedenleri ayrı tutmuÅŸtur Yüce Yaradan.

Bir baÅŸka husus tebliÄŸ eden kimsenin Ä°slam dininin ana teması olan ehlisünnet vel cemaatin kaidelerini çok iyi bilmesi, onu nasıl anlatacağını, kırmadan dökmeden uygun bir ifade tarzıyla akıl, kalp ve gönüllere nasıl etkileyebileceÄŸini bilecek donanıma sahip olmalıdır. Bir konuyu aktarırken delillerle, kıssalarla örneklendirmelidir. Peygamberimiz (sav)  müminleri ilim ve hikmetle irÅŸat eder, bu irÅŸadını delillere dayandırırdı.

"Habîbim! Ä°nsanları rabb-i teâlânın yoluna hikmetle (açık delillerle ve güzel vaazlarla) dâvet et. Ve onlarla muhkem ve güzel mukaddimelerle, mülâyim ve tatlı sözlerle mücadele et (ki dâvetin hüsn-i tesir hâsıl etsin)." [4]

Peygamber Efendimiz muhataplarına itibar eder ve onları ikna etmek için fesahat ve belagatle tane tane konuÅŸurdu. Sorulan sualler yersiz de olsa tebessümle karşılar, ciddiye alırdı.

TebliÄŸ eden tevazuuyla, sabırla, usanmadan üzerine düÅŸenleri yaptıktan sonra insanları yolumuza, Ä°slam’a çağırarak,  hidayetin Allahtan geldiÄŸinin bilincinde o gönüllerde iman ve Ä°slam güllerinin açılmasını Allah’a bırakır olması gerekir. Biz anca vesile oluruz hidayet Allah’tandır.

MeÅŸhurdur ki, bir zaman Ä°slâm kahramanlarından ve Cengiz'in ordusunu müteaddit defa maÄŸlûp eden Celâleddin HarezmÅŸah harbe giderken, vezirleri ve komutanları ona demiÅŸler:

"Sen muzaffer olacaksın, Cenâb-ı Hak seni galip edecek."

Celâleddin HarezmÅŸah, onlara ÅŸunu söylemiÅŸ:

"Ben, Allah'ın emriyle cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım. Cenab-ı Hakk'ın vazifesine karışmam. Muzaffer etmek veya maÄŸlûp etmek O'nun vazifesidir. [5]

Bir baÅŸka husus; TebliÄŸ eden kimse Allah (cc) sevecek, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’yı sevecek, Allah dostlarını ve onların yolunda yürüyen müminleri sevecek, Salihlerle beraber olacak.  Bunun içinde bir hikmet ehlinin bir maneviyat erbabının elinde yetiÅŸmesi gerekir. Nasıl zahir hayatta bir ilim öÄŸrenmek istiyorsak bir hocanın himayesine girmesi gerekiyorsa, nasıl hastalımıza ÅŸifa bulmamız için bir doktora tabi oluyorsak tebliÄŸ edenlerinde Allaha dost olmuÅŸların manevi terbiyesi altında bu ÅŸekilde yetiÅŸmesi lazım.

Tasavvuf yolunun edep ve adaplarını bilmeden insanlara gidip anlatması düÅŸünülemez. Ä°nsanlara tarikata gir dediÄŸiniz zaman? KiÅŸi soruyor tarikat nedir? MürÅŸidi Kamil nedir? Diye. Ne olduÄŸunu bilmediÄŸimiz bir davanın takipçisi olamayız. Okuma yazma bilmeyen bir insanın okuma yazma öÄŸretebilir mi?

Yeni bir kardeÅŸimiz meclisimize teÅŸrif ettiÄŸi zaman ona yabancılık çektirmeden ilgi alaka göstermeliyiz. Onu zikir meclisi olduÄŸu günlerde deÄŸil sıkmadan her zaman arayıp sormalıyız. Ä°kramda bulunmalıyız. Hep aynı arkadaÅŸlar tarafından deÄŸil tüm arkadaÅŸlar gelen kardeÅŸi sarıp sarmalaması gerekir ki muhabbet hâsıl olsun. Bizim yolumuz aÅŸk yoludur sevgi yoludur. Bizler gönülleri inÅŸa ederiz. Zira inÅŸa olunmamış bir gönül baÅŸka bir gönlü inÅŸa edemez.

Rabbim bizleri bu yolda insanlara vesile olan kullarından eylesin inşallah.



[1] Taha Suresi 44

[2] Âl-i Ä°mran Suresi 159

[3] Ankebut Suresi 46

[4] Nahl Suresi, 125

[5] Lem’alar, On Yedinci Lem'a





Okunma Sayýsý : 3173

Soru Tarihi: 1/12/2018

Yorumlar
Bu soruya ait yorum bulunmamaktadýr.
Bir Yorum Yazýn
Adý Soyadý *
E-Posta *
Yorum *