SORULAN SORU

Yemin etmek nedir? Yemin etmek hakkında bilgi verir misiniz?

CEVAP


Günlük hayatımızda en fazla karşılaÅŸtığımız hususlardan bir tanesi yemindir. Günümüzde yemin etmek o kadar basite indirgenmiÅŸ bir hal almıştır ki, günlük konuÅŸmalardan alış veriÅŸlerdeki pazarlıklara, birilerini ikna etme çabalarından bazı hususları ispatlama gayretlerine, dil alışkanlığı olarak yapılanlara varıncaya kadar her an aÄŸzımızda bir yemin sözü dolanmaktadır.

Cennet Mekan Abdullah Baba (ks) Hz.leri sohbetlerinde devamlı olarak bizlere yemin etmemeyi telkin etmiÅŸtir. Yemin etmek bu kadar önemli bir konumudur ki devamlı olarak Cennet Mekân Abdullah Baba (ks) Hz.leri sohbetlerinde bizlere yemin etmeyin demiÅŸtir.

Yemin etmek öyle basite indirgenemeyecek kadar önemli bir konudur. Bilinçli olarak yemin eden Müslüman, ya söylediÄŸine Allah’ı ÅŸahit tutmuÅŸ olmakta veya Allah’a söz vermiÅŸ bulunmaktadır. Dolayısıyla dinen geçerli bir mazeret bulunmadığı sürece yeminine baÄŸlı kalmak durumundadır.

Sözü, özü bir Müslümanın yemine ihtiyacı yoktur. Atalarımız ne güzel demiÅŸ “ DoÄŸru söz yemin istemez” diye.

Cennet Mekan Abdullah Baba (ks) Hz.leri Bizlere “Ticarette yalan söylemeyin, yemin etmeyin ve sakın aldatma yönüne gitmeyin. Aldanan siz olursunuz. Yalan ve yemin, malınızı; buzun eridiÄŸi gibi eritir, Hz. Peygamber (sav)  buyurdular ki:

“(Ticarette yalan) yemin, (tüccarın zannınca) mala raÄŸbeti artırır. (Hâlbuki gerçekte) kazancı giderir.” [1]

Bir baÅŸka hadisi ÅŸerifte Muhammed-ül Mustafa (sav);

– Nefis var, nefisle cihat cihat-ı ekberdir,  buyurur.

Bu nefis nedir? Yalan söylemeye, yemin etmeye, içki içmeye, kumar oynamaya, Allah’ın (cc) men ettiÄŸi iÅŸlere, cehennemlik amellere nefis âşıktır. Çünkü o cehennemden gelmiÅŸtir.

Bu nefis; cehennem ateÅŸiyle, nurdan yapılmıştır. Ruhumuz ise sırf nurdur. Allah-ü Teâlâ Hazretlerin bizatihi;

“Ben Âdem’e ruh verdim.” diyor.

Bizde iki türlü ruh vardır: Biri ruh-i sultani, biri ruh-i nefsanîdir.

Ruh-i sultani; Allah’ını (cc) sever, cemalini sever, Kuran’ını sever.

Ruh-i nefsanî ise; yalanı, yemini, içkiyi, kumarı, zinayı ÅŸunu bunu sever. Ä°ÅŸte nefisle cihat yapacağın zaman;

Yemin etmeyiniz, yemin edeceÄŸiniz zaman hemen nefsinize;

“Yok, Allah (cc) ve Resulü men etti,” diyeceksiniz.

Allah (cc) bize hem dünyamızın, hem de ahiretimizin nizamını saÄŸlayacak kuralları Kur’an-ı Kerim’de ve Rasulullah (sav) Hazretlerinin hadis-i ÅŸerifleri ile bize bildirmiÅŸtir. Dinimiz bize “yalan söylemeyin” diyor ama ne yazık ki Müslüman’ım diyen müsvette sofi yalan söylüyor.  Bakın, Avrupa’dan gelen kardeÅŸlerimiz var. Bir sorun bakalım; kâfirler yalan söylüyor mu?  Adamlar yemin etmiyor, rüÅŸvet almıyor. Biz Müslümanlar da ise rüÅŸvet elden ele geziyor. Yemin ise o kadar kolay ediliyor ki günlük lakırdı haline gelmiÅŸ. En basit konular da bile yemin edebiliyoruz ne yazık ki! ” buyururdu.

Cennet Mekan Abdullah Baba (ks) Hz.lerinin devamlı yemin etmeyin demesinin de bir hikmeti Allahu Teala kiÅŸinin söylediÄŸi yalan yanlış ÅŸeyleri affedebiliyor. Ama yemin ettiÄŸi zaman söylediÄŸi bu yalan yanlış sözlere Allahu Teâlâ’yı ÅŸahit tuttuÄŸu için bundan kurtulması mümkün olmuyor. Bir nevi kiÅŸi günahını tescilliyor.

Cenab-ı Zül Celal Hz.leri ayeti kerimesinde;

"AntlaÅŸma yaptığınız zaman, Allah’a karşı verdiÄŸiniz sözü yerine getirin. Allah’ı kendinize kefil kılarak pekiÅŸtirdikten sonra yeminleri bozmayın. Åžüphesiz Allah yaptıklarınızı bilir. Bir topluluk diÄŸer bir topluluktan daha (güçlü ve) çoktur diye yeminlerinizi aranızda bir hile ve fesat sebebi yaparak, ipliÄŸini iyice eÄŸirip büktükten sonra (tekrar) çözüp bozan kadın gibi olmayın. Allah bununla sizi ancak imtihan eder. Hakkında ayrılığa düÅŸtüÄŸünüz ÅŸeyleri kıyamet günü size elbette açıklayacaktır" [2] Buyurmaktadır.

Bir sözün yemin olabilmesi için yevm-i kasem içeren vallahi, billahi, tallahi denmesi ya da Allahu Teâlâ’nın isimleri geçmesi gerekir.

Allah’tan ve O'nun sıfatlarından baÅŸka ÅŸeylere, mesela peygamberlere, Kâbe’ye, Kur’an ya da yaratıklardan birinin başına ve hayatına yemin edilmez. ‘Kasem ederim’, ‘Yemin ederim’, ‘Åžehadet ederim’, ‘Allah ile ahd olsun’, ‘Üzerime yemin olsun’, ‘Üzerime ahd olsun’ sözleri de birer yemin sayılır.[3]

Babamın başı için, çocuÄŸumun, annemin ölüsünü öpeyim... diye yemin etmek haramdır. Tövbe etmek gerekir. Allah’tan gayrısı için yemin edilmez. Bu yemin olmadığı için, bozulursa yemin kefareti gerekmez. Hadis-i ÅŸerifte buyuruldu ki:

“Babam hakkı için diyerek yemin etmeyiniz! Yemin, Allahu Teâlâ’nın ismi ile olur.” [4]

Yeminimizi bozduÄŸumuz zaman muhakkak kefaretini ödememiz gerekir. Cenab-ı Rahman;

Allah kasıtsız olarak aÄŸzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz. Fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bununda keffareti ailenize yedirdiÄŸiniz yemeÄŸin; orta hallısından on fakire yedirmek yahut onları giydirmek, yahut da bir köle azad etmektir. Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiÄŸiniz takdirde yeminlerinizin keffareti iÅŸte budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size ayetlerini açıklıyor umulur ki ÅŸükredenlerden olursunuz. [5] buyurmaktadır.

Ayette geçen “Allah kasıtsız olarak aÄŸzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz.” Yemin-i Lagv'a girer ki yemin-i Lagv hüküm taalluk etmeyen boÅŸ yemindir. Ä°mam-ı A’zam’a göre yemin-i Lagv kiÅŸinin bir konuda doÄŸru olduÄŸunu zannederek yaptığı yemindir. Hâlbuki zannettiÄŸi doÄŸru deÄŸildir. Mesela uzaktan bir ÅŸey görüp öyle olmadığı halde öyle zannederek “ Vallahi o öyledir” demek gibi…

Yemin-i gamus ise geçmiÅŸteki veya ÅŸimdiki bir konuyla alakalı olarak bile bile yalan yere yemin etmektir. Peygamber Efendimiz (sav);

“Kim yalan yere yemin ederse Allah onu cehennemine koyar.” [6] buyurmuÅŸtur. Tövbe dışında kefareti yoktur.

“Fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar.” Kasıt ve niyetiniz ne olduÄŸunu bilerek yaptığınız yeminlerinizi bozmanızdan, ondan dönmenizden Allah sizi sorumlu tutar. Bu tür yeminlere “yemin-i mün’akide” denir. KiÅŸinin gelecekte bir iÅŸi yapmayacağına ya da yapacağına dair yaptığı yemindir. [7]

“Bununda keffareti ailenize yedirdiÄŸiniz yemeÄŸin; orta hallisinden on fakire yedirmek yahut onları giydirmek yahut da bir köle azad etmektir. Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır.”

Kefaret yeminine gücü yeten kimse ÅŸu üç ÅŸeyden biri ile yerine getirir:

a- Köle azad etmek

b- On fakiri giydirmek, (Her fakire bir veya daha fazla parça giyecek gerekir.)

c- On fakiri doyurmak.

Yukarda saydığımız bu üç ÅŸeyden hiç birine gücü yetmeyen kimse arka arkaya üç gün oruç tutar. Bu fakir'in kefaretidir. En efdalı ve evlası olan zenginin kefaretidir. (O da yukarda geçen üç maddedir.) [8]

Günümüz insanında öyle bir algı oluÅŸmuÅŸtur ki yeminimi bozarım üç gün oruç tutarım. Fakir deÄŸilken üç gün oruç tutması onun kefaretini karşılamaz.

Müslüman özellikle derviÅŸler yemin etmez, kendilerini ispatlamak uÄŸruna yemine ihtiyaç duymaz. Müslüman emindir. Sözü güvenilirdir.

  



[1]Buhari – Müslim

[2] Nahl 16/91-92

[3] Bilmen, Ömer Nasuhi, Büyük Ä°slam Ä°lmihali, s. 308

[4] [Müslim]

[5] (Sure-i Maide, Ayet 89)

[6] Kenzü’l –ummal XVI,692

[7] Ruhul Beyan Tefsiri 5 cilt 95 syf

[8] Fetevay-ı Hindiyye, Cild 3, Sayfa: 459





Okunma Sayýsý : 6350

Soru Tarihi: 5/23/2017

Yorumlar
Bu soruya ait yorum bulunmamaktadýr.
Bir Yorum Yazýn
Adý Soyadý *
E-Posta *
Yorum *