SORU ARA

SORULAN SORU

İstikamet nedir? Tasavvufta istikamet var mıdır?

CEVAP

Cennet Mekan Abdullah Baba (ks) Hz.lerine istikamet nedir diye sorulduÄŸunda;

Ä°stikamet Kuran ve sünnettir. Bunun muhtevasıdır.

Ä°stikamet Allah’ın ipine sımsıkı yapışmaktır.

İstikamet Allah dostlarının yoluna sadık olmaktır.

İstikamet Allah yolunda başladığı işi yarım bırakmadan engellere, bahanelere sığınmadan devam etmektir.

Unutma ki! “Taşı delen suyun gücü deÄŸil damlaların sürekliliÄŸidir…”buyurmuÅŸtur Pirimiz Mevlana.

Ä°stikamet, her türlü aşırılıktan sakınarak doÄŸruluk, dürüstlük, adalet, itidal, itaat, sadakat ve dürüstçe dinî ve ahlâkî hükümlere uygun bir hayat sürmek; Allah (cc) ‘ya itaat edip Rasulullah Efendimiz (sav) sünnetine uymak manasına gelir.

Ayeti Kerimede Cenâb-ı Allah ÅŸöyle buyurmaktadır:

“Åžüphesiz Rabbimiz Allah’tır deyip, sonra istikamet üzere yürüyenlerin üzerine melekler iner, onlara korkmayın mahzun olmayın size bahÅŸedilen cennetle sevinin derler”[1]

Enes b. Malik (ra) ÅŸöyle der; Bu ayet indiÄŸi gün Allah Resulü çok memnun oldu ve sevinçten “ümmetim ve Kâbe’nin Rabbi dedi” Allahu Teâlâ kullarından imanda istikamet ve sebat istemektedir. Zira Yahudi ve Hristiyanlar memur oldukları tevhit dini üzere istikamet göstermemiÅŸlerdir. Ä°stikamet, kiÅŸinin fayda ve zararı yalnız Allah’tan bilmesi, yalnız Allah’tan ümit var olması ve yine yalnız Allaha karşı haÅŸyet ve saygı duymasıdır.

Hasan Basri Hz.leri bu ayeti kerimeyi okuduÄŸu zaman “Allah’ım sen bizim Rabbimizsin; bizleri istikamet ve doÄŸrulukla rızıklandır.” Diye dua ederdi.[2]

Kur'an'da özel yeri olan "istikamet" kavramına hadis-i ÅŸeriflerde de ayrı bir yer verildiÄŸi görülmektedir. Nitekim bu konudaki hadislerden bazısı ÅŸöyledir;

Allah'a inandım de, ondan sonra istikamet üzre (dosdoÄŸru) ol! [3]

Allah'tan kork ve istikamet üzre ol! [4]

Ä°stikamet üzre olursanız kurtuluÅŸa erersiniz.[5]

MeÅŸhur tefsir âlimi Râgıb el-Ä°sfahânî, istikamet kelimesinin düz bir çizgi gibi dosdoÄŸru yol hakkında kullanıldığını ve bundan dolayı hak ve hakikat yoluna “Sırât-ı Müstakîm” denildiÄŸini ifade ettikten sonra istikametin insanla ilgili olarak “DosdoÄŸru yol üzerinde sapmadan ilerleme” manasına geldiÄŸini belirtir.[6]

Hz. Ömer (r.a), istikameti ÅŸöyle tanıtır:

 "Ä°stikamet, Allah Teâlâ'nın emrettiÄŸi ve yasakladığı ÅŸeylerde dosdoÄŸru hareket etmek ve doÄŸru yoldan sapmamaktır." [7]

Hak Teâlâ, bu hususta Kur’an-ı Kerim’de ÅŸöyle buyurmuÅŸtur:

“Habibim! Sen, emrolunduÄŸun ÅŸekilde, beraberinde tövbe edenlerle birlikte dosdoÄŸru hareket et, istikamet üzere ol. Sana tâbi olanlar da istikamet üzere davransınlar.” [8]

Åžiblî (ks) ÅŸöyle demiÅŸtir:

"Ä°stikamet, içinde bulunduÄŸun vakti kıyamet anı olarak görmen ve ona göre Allah'a yönelmendir."[9]

Üstad Ebû Bekir b. Fûrek'in (rah) ÅŸöyle dediÄŸi bildirilmiÅŸtir:

"Ä°stikamet kelimesindeki sin harfi, (Arapça'da) herhangi bir ÅŸeyi talep etmek için kullanılır. Buna göre istikametin manası ÅŸudur: Ä°stikamet sahipleri, Hak Teâlâ'dan, kendilerini tevhid üzere tutmasını, sonra verdikleri sözü yerine getirmede ve kendilerine çizilen sınırları korumada sürekli muvaffak etmesini isterler." [10]

Büyük âlim Ä°mam KuÅŸeyrî Hz.leri ise istikametin mahiyetini ÅŸöyle dile getirmiÅŸtir:

“Ä°stikamet öyle bir derecedir ki bütün iÅŸlerin kemâli ve tamamı onunla meydana gelir. Bütün hayırların elde edilmesi, bir nizama konulması istikametin bulunmasıyla mümkündür. Kim halinde istikamet üzere deÄŸilse, onun çalışması zayi, gayretleri heba olur. Allah-ü Teâlâ ÅŸöyle buyurmuÅŸtur: “Ä°pini güzelce eÄŸirdikten sonra bozan kadın gibi olmayın.” [11]

Kim sıfatında istikamet sahibi olmazsa, bulunduÄŸu makamdan ilerisine yükselemez ve manevî terbiyesini sıhhatli bir temel üzere kuramaz. Manevi terbiye yolunda en önemli iÅŸ, bu yola ihlaslı bir ÅŸekilde girmektir. Cennet Mekan Abdullah Baba (ks) Hz.lerinin devamlı buyurduÄŸu üzere amaç “Ä°lahi ente maksudi ve rızake matlubi ya Hazreti Allah” yani “Allah’ım maksadımız Sensin, matlubumuz Sensin, Senin rızandır.”

KiÅŸi istikamette olmak istiyorsa muhakkak ki Kur’an ve Sünnet-i Rasulullah (sav) uygun yaÅŸamalı, hareket etmeye çalışmalıdır. Bunu baÅŸarabilmek o kadar kolay deÄŸildir. Ancak her ne olursa olsun hata da yapsa, günaha da girse kiÅŸi tövbe edip tekrar “Sırat-ı Müstakîm”e dönmeli, istikamet üzere yaÅŸamalıdır. Ä°stikamette olanlar Allah’ın rızasına yakın olan insanlardır. Ayrıca istikamet üzere olan insanlarla dost olunmalıdır. Zira böyle bir dostluk kiÅŸiyi doÄŸru yolda tutan mühim bir baÄŸ olur.

Kuran’a, Allah (cc) ya,  Peygamber (sav) imana, Ä°slam’ın getirmiÅŸ olduÄŸu tebliÄŸlere onların nübüvvetlerine, Allah Dostlarının varlığına, o dostların kerametlerine, velayet makamına inanan bu saydıklarımız gibi kuran ve sünnet dairesi içerisinde yürüyen kiÅŸiye istikamet ehli denir.

Hadis yoktur, ÅŸefaat yoktur, evliya yoktur gibi söylemlerde bulunanlar ÅŸaşırmış kiÅŸilerdir ki istikametten çıkmışlardır. Fatiha suresinde Ä°hdinas sıratel mustakim. “Bizi doÄŸru yola ilet” Sıratallezine en'amte aleyhim… “o kendilerine in'am etmiÅŸ olduÄŸun zâtların yoluna ilet, daha önceden doÄŸru yola ilettiklerinin yoluna ilet, gazaba uÄŸramışların ve sapık bulunmuÅŸların yoluna deÄŸil. ” buyurarak yüce yaradan kısaca kuran ve sünnet üzere olmayı emrederek, sapık düÅŸüncede olanlardan uzak durmamız gerektiÄŸini emrediyor. Yahudiler yetmiÅŸ bir fırkaya ayrıldı delalete düÅŸtüler. Hristiyanlar yetmiÅŸ iki fırkaya ayrıldı delalete düÅŸtüler. Peygamber Efendimiz (sav);

“Yahudiler yetmiÅŸ bir fırkaya ayrıldılar, biri hariç diÄŸerlerin hepsi cehenneme girer. Hristiyanlar yetmiÅŸ iki fırkaya ayrıldılar, biri hariç diÄŸerlerin hepsi cehenneme girer. Bu ümmet de yetmiÅŸ üç fırkaya ayrılacak, biri hariç hepsi cehennem girer.” [12]

Denildi ki: Ey Allah’ın Resulü! Onlar kimlerdir?

Benim ve ashabımın üzerinde bulunduÄŸu yolda olanlar.[13]

Peygamber Efendimiz (sav)

“Ey Ashabım, öyle bir gün gelecek ki ümmetim sizin gibi namaz kılacaklar, sizin gibi oruç tutacaklar, sizin gibi zekât verecekler, sizin gibi Hac farizasını yerine getirecekler ancak cehennemden kurtulamayacaklar.”  buyurunca

Sahabeyi Kiram;  Ya Rasulullah nasıl olur?  Deyince, Efendimiz Aleyhissalâtuvesselâm;

“Benim ve ashabımın yolunu takip etmezler” buyuruyor.[14]

Gerçek manada istikamet, doÄŸru yol budur. Kuran ışığında Allah Resulünün çizmiÅŸ olduÄŸu yolun adıdır. Bu yol sahabilerin ve silsileyi ÅŸerif, altın silsileden gelenlerin yoludur.

Tasavvuf da  istikamet nedir?

Åžeriatta istikameti olmayanın birisinin tarikatta istikameti olması düÅŸünülemez. Tarikatın istikameti yoktur. BaÄŸ kurmak gerekirse;

AÅŸk eri Hz. Mevlana’nın

“Ayım Åžems, günüm Åžems, hayatım Åžems, ruhum Åžems! Sen olmasaydın ne Allah'ı (cc) bulur, nede Muhammed'i (sav) bilirdim” dizeleri istikametin tasavvuftaki yansımalarını anlatmaktadır.

İstikametin tasavvuftaki yansıması;

Bir mürÅŸidi kâmilin eteÄŸinden sımsıkı yapışıp söylediklerini harfiyen yerine getirip, ona hakkıyla ittiba[15] ederek, gösterdiÄŸi ölçüde hareket etmektir.

DerviÅŸlik yoluna giren mürit ÅŸunu bilmelidir ki “Bir mürÅŸit terbiyesine girmekten maksat; hakiki imana ulaşıp, ilâhî emir ve hükümleri muhabbetle uygulamaktır.”[16] Her mü’mine kendisine uyulan ve yol gösterici olan kâmil bir mürÅŸit gereklidir. Böylece onun eksik aklı mürÅŸidin kâmil aklı ve himayesi ile takviye edilsin. O da böylece saadet yoluna ulaÅŸabilsin. Bir mürÅŸid-i kâmilin irÅŸat ve iÅŸaretlerine göre özümüzü, sözümüzü ve davranışlarımızı düzenlemek ÅŸer-i ÅŸerife uygun, güzel ve herkes için lüzumlu bir husustur. Rasulullah (sav) Efendimiz:

“Aklı başında ve âlim olan kimselerden, doÄŸru yolu göstermelerini isteyiniz ki doÄŸru yolu bulabilesiniz. Onları dinleyin söz ve nasihatlerine uyun. Gösterdikleri yoldan dışarı çıkmayın. Aksi halde piÅŸman olursunuz.” buyurmuÅŸtur.

KiÅŸi bir mürÅŸid-i kâmilin manevi terbiyesine girdikten sonra Mevlayı Zülcelal ve Tekaddes Hazretlerine vasıl olabilmek için üstadının çizdiÄŸi istikamette ilerlemeli, ihlaslı ve sadık olmalıdır. Üstadının ahlakı ile ahlaklanmaya çalışmalıdır. Gönlünü ona rapt etmeli, üstadına teslim olmalıdır. Her hal ve hareketini üstadının hal ve hareketine benzetmeye çalışmalıdır. Ama bunları hüsnü ahlaka eriÅŸmek gayesiyle yapması gerekir ki maksat hâsıl olabilsin.

Bir gün müritlerden biri Beyazid-i Bistamî Hz.lerinin (ks), peÅŸinden yürüyordu. Onun ayak izlerine basarak ilerliyordu. Ä°çinden de, “Åžeyhe uymak, izinden gitmek iÅŸte böyle olur.” diye düÅŸünüyordu. Bir ara, Beyazid-i Bistamî Hazretlerine, “Efendim, kürkünüzden bir parça verseniz de bereket için yanımda taşısam, feyzinizi alsam.” diye istirhamda bulundu. Beyazid-i Bistamî Hazretleri, adamın sözde kaldığını, zahirle yetindiÄŸini, güzel ahlâk ve sıfatı ihmal ettiÄŸini, Ä°mam Gazali Hazretlerinin “Cevizin kabuÄŸunu kırıp özüne inmeyen, cevizin hepsini kabuk zanneder.” buyurduÄŸu gibi Tasavvuf’un özünden bihaber olduÄŸunu bildiÄŸi için onu ÅŸöyle uyardı:

“Evladım, sen istikamet üzere olup benim yaptıklarımı yapmadıktan sonra kürküme deÄŸil, derimi yüzüp içine girsen, sana fayda vermez.”

Ä°mam KuÅŸeyrî Hz.leri, istikametten bahsederken Ebû Ali Cüzcânî’nin ÅŸöyle dediÄŸini nakleder: “Ä°stikamet sâhibi ol, keramet sâhibi olma. Çünkü nefsin keramet iste diye seni tahrik etmekte, ulu ve yüce olan Rabb’in ise senden istikamet istemektedir”

 ibn-i Atâ’nın ; “Keramet ancak ve ancak istikâmettir. Ancak bir kimseye istikâmete girmeden önce kerametin verilmesi istisnaî bir nasiptir. Onun için sâlik olan evvela istikâmete öncelik vermeli ve bu mevzuda hırslı olmalıdır. Bunun böyle olması vaciptir. Zira, harikuladelik olan kerametin, istikamet olmaksızın hakîkat ehli yanında bir kıymeti yoktur. Hakikat ehlinin katında en büyük keramet te’dib-i ahlaktır.”

Sehl ibn Abdullah ÅŸöyle buyurmuÅŸtur: “Muhakkak ki, en büyük keramet, senin zemmedilmiÅŸ[17] olan ahlâkını, Muhammedî ahlâka tebdil etmendir.” Erbâb-ı kemâl bu nev’i harikulade olan kerameti, “insanın hayzıdır” diye, terk etmiÅŸlerdir. Ve akabinde, nefsi islaha ve terbiyeye yönelmiÅŸlerdir.

Birgün Beyazıd-ı Bestâmi Hz.lerine ÅŸöyle denildi:

“Filanca kiÅŸi bir saatte Mekke’ye ulaşıyor, ne dersiniz?” O’da ÅŸöyle cevap verdi:

“Ona bakarsan Åžeytan göz açıp yumana kadar maÄŸribden meÅŸrıka gidiyor. Hâlbuki o bir lânetlidir.”

Bunun üzerine tekrar soruldu: “Filanca kiÅŸi hem su üzerinde yürüyor hem de havada uçuyor?”

Beyâzıd Hz.leri ÅŸöyle cevap verdi:

Suyun üzerinde bir odun parçası da yürüyor (yüzüyor). Havada dersen bir sinek dahi uçuyor. Bunda ÅŸaÅŸacak ve büyütecek ne var ki? Siz esas o kimselerin, istikâmetini ve ahlâkını bana söyleyiniz ki ben size onun ne olup olmadığını söyleyeyim.” GörüldüÄŸü gibi Hazret, ekseriya Hakk’a teveccühü ve istikâmeti öngörüyor.

Ä°stikamette yol almak çok meÅŸakkatli ve zor bir iÅŸtir. Åžeytan ve nefis yolumuzun üzerinde durmuÅŸ bizi kötülüklere ve günahlara her an davet etmekte, önümüzden, arkamızdan, sağımız ve solumuzdan yanaşıp bizi istikametten alıkoymakta.

Allah’ın sevdiÄŸi bir kul olmak için onun sevdiklerini sevmeli,  günlük hayatımızda sıradanlaÅŸan günahlarımıza ve alışkanlıklarımıza dur demeli, zikzaklar çizmeden, yalana sarılmadan, sahte kanun ve nizamlara kulak kabartmadan, sahip olduklarımızı kendimizden bilmeden, makam mevkiinin sarhoÅŸluÄŸuna kapılmadan, ihlası kuÅŸanıp niyetlerimizi doÄŸrultup,  her ÅŸeyi Rabbimizin emrine uygun hale getirmeliyiz.  Kalp ve sözlerimizle, içimiz ve dışımızla amel ve ahlakımızla Allah ve Resulüne itaat etmeliyiz.  Ä°stikamet üzere olmanın tek yolu da bundan baÅŸkası deÄŸildir. “Kim Allah ve peygamberine itaat ederse, iÅŸte onlar Allah’ın kendisine nimet verdiÄŸi peygamberlerle Sıddıklarla, ÅŸehitlerle, Salihlerle, beraberdir. Onlar ne güzel arkadaÅŸlardır.[18] buyuruyor Rabbimiz.

Ya Rabbi! Bizleri göz açıp kapayıncaya kadar istikametten ayırma. Kalplerimizi ihlas ve muhabbet ile doldur. Tasavvufun özüne inen sırrına eriÅŸen kullarından eyle. Bizleri Cennet Mekân Üstadımız Abdullah Baba (ks) Hz.lerinin yolunda sadık eyle. Onun irÅŸat ve ikazlarına harfiyen riayet ederek zatına vasıl olmayı cümlemize nasip eyle…



[1] Fussılet sûresi 30

[2] Ruhul Beyan Tefsiri cilt 18 syf 88

[3] Müslim, îman, 62; Ä°bn Hanbel, III, 413

[4] Tirmizî, Zühd, 61; Ä°bn Mace, Fiten, 12

[5] Ä°bn Mace, Tahare, 4; Darimî, Vudü, 2

[6] Müfredât, “ķvm” md.

[7] Ahmed b. Hanbel, Kitâbü’z-Zühd, s. 115

[8] Hûd Suresi 112

[9] KuÅŸeyrî, Risale, s.206

[10] KuÅŸeyrî, Risale, s.206; Yâfiî, NeÅŸrü’l-Mehâsin, s. 263

[11] Nahl suresi 92

[12] Ebu Davud, Sünnet, 1; Tirmizî, Ä°man,18; Ä°bn Mace,Fiten, 17; Ä°bn Hanbel, 2/332

[13] Tirmizî, Îmân, 18.

[14] Ebu Davud-Tirmizî-Ä°bn Mace- Ä°bn Hanbel

[15] Ä°ttiba: Uyma, tâbî olma, arkasından gitme

[16] Ä°mam Rabbânî Hazretleri

[17] Zemm: Yermek, kınamak, kötülemek, çekiÅŸtirmek

[18] Nisa Suresi 69





Okunma Sayýsý : 2740

Soru Tarihi: 2/1/2019

Yorumlar
Bu soruya ait yorum bulunmamaktadýr.
Bir Yorum Yazýn
Adý Soyadý *
E-Posta *
Yorum *