SORU ARA

SORULAN SORU

Ä°nsan nefsiyle konuÅŸur mu?

CEVAP

Ä°nsan iki yönlü bir varlıktır. Bu beden ülkesinde nefis ve ruh beraber yaÅŸarlar.

Cenab-ı Zülcelal Hz.leri ayeti kerimesinde  

“Bir de sana ruhtan soruyorlar, de ki; Ruh Rabbimin emrindendir ve size ilimden ancak az bir ÅŸey verilmiÅŸtir.” [1] Ruh ile ilgili çok fazla bir açıklama yapılmasa da ayetten anlayacağımız gibi ruh [2] Rabbin emirlerine itaat konusunda içimizdeki iyi çocuktur. Hakkı sever, zikri sever, namazı sever, cenneti arzular hakeza Rabbimizin razı olacağı her ameli sever ve varmak istediÄŸi yer cennettir.

Ä°çimizde kötü çocuk diye nitelendirebileceÄŸimiz ve aslı cehennemin yedi katından ateÅŸ alınarak var edilmiÅŸ olan bu ruhi nefis ise ruhu sultaninin tam tersi hayvani ve ÅŸehvani arzularla tatmin olan bir yaratıktır. Nefis daima kötülüÄŸe meyleder, içkiyi sever, zinayı sever, kumarı sever velhâsıl bütün kötülükleri sever.

Nefis cehennem ateÅŸinden alınarak var edilmiÅŸ olduÄŸundan dolayı hedefi geldiÄŸi yere gitmektir. Yani anavatanı diyebileceÄŸimiz cehennemi arzular. Bu hedefine ulaÅŸabilmek için bize devamlı kötülüÄŸü emreder. Ä°ÅŸte Ä°çimizden devamlı bir ÅŸekilde bizi kötülüÄŸe çağıran ses nefsin sesidir.

Cenab-ı Zülcelal ayeti kerimesinde “Nefis ÅŸiddetle kötülüÄŸü emreder.” [3] Buyurmaktadır.

Ä°nsan nefsiyle konuÅŸur mu? Evet konuÅŸur.

“Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona ÅŸah damarından daha yakınız.” [4]

Ayette belirtildiÄŸi üzere nefis bize kötülükleri fısıldar. Cennet Mekân Abdullah Baba (ks) Hz.leri;

Ruh-i nefsanî yalanı, yemini, içkiyi, kumarı, zinayı yani kötü dediÄŸimiz ne varsa onu sever. Bu sebeple nefisle cihat yapacağın zaman;

Nefsin sana “yemin mi et”  diyor siz hemen nefsinize;

“Yok, Allah (cc) ve Resulü men etti,” diyeceksiniz.

Gıybet mi yapacaksınız; “Bu nefesimi neden boÅŸa harcıyorum. Ben gıybet yapmayayım. Allah (cc) beni görüyor, iÅŸitiyor, biliyor, ben kendi halimde deÄŸilim ki. Ä°sterse benim hemen ruhumu aldırır, isterse beni felç eder, isterse gözümün nurunu alır, isterse her ÅŸeyimi alır,” deyip nefsinizi dizginleyeceksiniz.

Kadına mı bakacaksınız; “Allah-u Teâlâ harama bakmayın dedi. Ya benim bacıma bakan olursa, benim anneme bakan olursa, benim nasıl iffet, hayâ, namusuma bakıyor diye kızarsam o insanda bana kızar otur yerine ” diyeceksiniz.

Ä°çki mi içeceksiniz; “Allah (cc) bunu bana haram etti içemem” diyerek Allah’a sığınacaksınız.

Dükkânında ki malını satacağında nefsin sana; “Åžu arkadaşı biraz kandır da beÅŸ kuruÅŸ fazla al” derse, hemen orda cihat yapacaksın. Çünkü Allah (cc) yalanı men etti. Muhammed-ül Mustafa (sav) men etti. Siz de nefsinize;

“Ey Nefis! Otur oturduÄŸun yerde. Fiyatı ÅŸudur derim alırsa alır, almazsa almaz. Benim rızkımı anamın karnında veren bu dünyada vermez mi? Verir elbette…” diyeceksiniz, buyurarak nefsi muhasebeye çekmemiz gerektiÄŸini onun sesleniÅŸlerine “hayır” diyerek susturmamız gerektiÄŸini bildirmiÅŸtir bizlere.

Kalbimize dört pencere girer. Ruh’a ait olan sekine kapısı vardır. MeleÄŸe ait olan ilham kapısı vardır. Nefsimize ait olan hevacis kapısı vardır. Åžeytana ait olan visvas kapısı vardır.

Bir mesele karşımıza geldiÄŸi zaman insan Kur'an ve Sünnete danışır. EÄŸer Kur'an ve Sünneti Resulullah’ın hilafında bir mevzu ise o mevzuyu men ederiz.  Oysa nefis istek ve arzuya meylettirir, haramını helalini düÅŸünmez. UlaÅŸabileceÄŸiniz ÅŸeylere doÄŸru bir ses bir meyil geliyorsa bu nefistendir. UlaÅŸamayacağınız bir takım istek ve arzular olmayacak ÅŸeyler geliyorsa içimize oda ÅŸeytanın vesvesesindendir.

Nefis uzun programlı çalışır, Cennet Mekân Abdullah Baba (ks) Hz.lerinin deyimiyle “ Nefis uzun emel peÅŸinde koÅŸar”

Peygamber efendimiz (sav) , üç tane çubuk aldı. Birini önüne, birini de yanına dikti. DiÄŸerini de uzaklara attı. Sonra;

Bu çubuk insan, yanındaki de eceli, uzaktaki ise emelidir. Ä°nsan emellerinin peÅŸinde koÅŸar; fakat eceli onu yakalar, emeline ulaÅŸamaz” buyurdu.

Åžimdi insanlara bakıyoruz fahri kâinat Efendimizin buyurduÄŸu gibi emelinin peÅŸinde koÅŸup gidiyor. Ev alacağım, 10 sene sonra araba alacağım, çocuklar yeni doÄŸmuÅŸ düÄŸünlerinin planın yapıyor gibi vs. UlaÅŸamayacağımıza uzun emelleri bir kenara bırakıp anı yaÅŸamalıyız.

Bu anda ne yaptıysak kardayız. Bu an Allah’ı zikrettik mi kardayız. Namazımızı kıldık mı kardayız. Kuran okuduk mu kardayız.

Dem bu dem.

Saat bu saat.

EÅŸrefoÄŸlu Rumi (ks) Hz.leri;

“Nefis otuz yıllık, kırk yıllık uzun hesaplar yapar. EÄŸer bir ÅŸeyi istemiÅŸ onu elde edememiÅŸse otuz yıl sonra bile hala istemiÅŸ olduÄŸu ÅŸeyi elde etmeye çalışır.” buyurmaktadır.

Bir gün Cennet Mekân Abdullah Baba (ks) Hz.lerine bir adam gelerek;

“Efendim ben gençliÄŸimde birine âşık oldum, biz birimizi çok sevdik ama kavuÅŸamadık. Aradan yirmi beÅŸ yıl gibi bir zaman geçtikten sonra sevdiÄŸim bayanla bir pazaryerinde karşılaÅŸtım, biraz muhabbet ettikten sonra geçmiÅŸten gelen bütün nefsani arzularım birden kapardı. Dayanamadım evine öÄŸrendim. Sonrasında uygun olamayacak iÅŸler yaptım. Bende evliyim o kadında evli ne yapmam lazım? Bundan dolayı da çok nedamet duyuyorum efendim.” Deyince Cennet Mekân Abdullah Baba (ks) Hz.leri;

Çok büyük bir günaha duçar olmuÅŸsun, banmışsın. Derhal Allah’a tövbe istiÄŸfar et, bundan sonrası Allah’la senin arandadır. Gafuru (affedici) rahim (merhametli) olan Cenab-ı Allah’tır. Nefis iÅŸte böyle kötü bir ÅŸeydir.  Heva ve hevesimiz için uzun vadeli programlar yapar. Bu program dâhilinde uzun vadede ulaÅŸmaya çalıştığı ÅŸeye kavuÅŸma kuvvetini nefse bırakmamak için Allah’ı çok zikredip, devamlı kötülüÄŸü emreden nefsi dizginlemek lazım, terbiye etmek lazım. Bu nefisle olan savaşımızda galip gelmenin tek bir yolu var o da Allah’ı zikretmektir. Cenab-ı Zülcelal Hz.leri ayeti kerimesinde

  Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ın zikri ile mutmain olur.” [5] Buyurarak nefsin ilacını bizlere haber veriyor, buyurmuÅŸlardır.

Bizler nefis denen yaratığın ne istediÄŸini ÅŸeytanın bize nasıl bir düÅŸman olduÄŸunu bilerek ÅŸuurlu hareket etmeliyiz. GeçmiÅŸte yaÅŸamış büyük evliyaullahlar Cüneydi BaÄŸdadi, Zünnuni Mısri, Davudu Tahi,  Marufel Kerhi gibi zatlar nefislerinin galebe çaldığı ÅŸeyler olurmuÅŸ ta basit bir ÅŸey bile olsa istediÄŸini vermemek için çaba harcarlarmış.

Bir gün Zinnuni Mısri Hz.lerinin nefsi hurma ister. Hurma satan bir adamın yanına varır. Hurma almak ister ama parası yoktur. “Efendim canım hurma çekti ama param yok nalinlerimi versem bana hurma verir misiniz?” Deyince satıcı;

Senin yırtık nalinlerini ne yapacağım git ÅŸuradan” diyerek elinden nalinleri alır yere fırlatır. Mübarek nalini yerden alıp gitmek üzere iken orada bulunan baÅŸka bir kiÅŸi satıcıya;

“Aman efendim bu zat çok muhterem bir zattır. Sen niye böyle bir ÅŸey yaptın. Arkasından git de helallik dile kendisinden dua al” diyerek satıcıyı uyarır.

Satıcı hemen kölesini seslenip büyükçe bir kapa hurmalar doldurtup arkasından gönderir. “EÄŸer bu hurmaları kabul ederse seni de kölelikten azat edeceÄŸim” diye de ekler.

Satıcının kölesi Zinnuni Mısri Hz.lerinin yanına gelerek ; “Efendim sizi tanıyamadık, kusura bakmayın, bu hurmalar ikramımızdır.” Deyince Zinnuni Mısri Hz.leri;

“Ä°stemem evladım” diye cevap verir.

Satıcının kölesi; “Bu hurmaları kabul ederseniz, efendim beni azat edecek. Ben bir köleyim ne olur alın” diye ısrar edince, Zinnuni Mısri Hz.leri;

“Ah evlat ah! Bu hurmaları alırsam efendin seni azad edecek ama nefisde beni kendine köle edecek. Onun için kusura bakma ben bu nefse Köle olamam.” Buyurur.

Nefis insana galebe çalar ama biz ne yapacağız bu nefse “DUR” diyeceÄŸiz. Rabbim fırsat vermesin inÅŸallah!

Bazen içimizden bir ses Allah’a, Peygambere dini mukasatımıza ait ne varsa söver sayar olmadık kötü sözler söyler.  Ä°ÅŸte insanın iradesi dışında, elinde olmadan ve davet edilmeden kalbine iniveren menfi telkinlere “Hatarat veya Havâtır” denir.

Böyle bir durumla karşılaÅŸan sahabeye Efendimiz (sav)'in cevabı:

"EndiÅŸe edilecek bir ÅŸey yok; o mahz-ı imandır, imanın ta kendisidir." [6] Buyurmaktadır. Hırsız zengin olan, içi dolu eve girmek ister.

Eshab-ı kiram; Yâ Resulallah! Ä°çime çok vesvese geliyor. Bunun bir ilacı var mı? Dedi.

Yahudi hemen atıldı; Bizim dinimizde hiç vesvese yok. Sen gel, bizim dinimize gir!

Peygamber Efendimiz (sav);

Yâ Ali, buna sen cevap ver! Buyurdu.

Hazret-i Ali (kvc);

Ya Resulallah! Hırsız boÅŸ evi neylesin”  diye cevap verdi.

Necip Fazıl Kısakürek’in dediÄŸi gibi;  “Hatarlar (Havâtır), tel dolaptaki ciÄŸere musallat aç kedi gibi insanın imanına kadar bütün inançlarına saldırır, onu kötüye yöneltmek için elinden geleni yapar, yöneltmezse bu defa «suret-i hak» edasına bürünüp altından kalkılamaz ibadet tekliflerine kadar gider. Ä°badet tatbikatında ÅŸüphe, vesvese, marazı korku, aşırı günah kaygısı ve daha nice hal, nefs ve ÅŸeytandan gelme hataratın silahlarıdır. Hataratın içinde Allah'ı inkârdan, küfre kadar türlüsü vardır ve ÅŸunu da belirtelim ki onlar imanın kuvveti nispetinde gelir ve korkulacak, deÄŸer verilecek ÅŸeyler deÄŸildirler.”

Ä°slâm âlimleri, insanın iradesi dışında kalbinde doÄŸan düÅŸüncelerden sorumlu olmadığı hususunda hemen hemen ittifak halindedir. Ancak havâtırın zuhurundan sonra bunların sabit hale getirilmesi ve tasvip edilip aksiyona dönüÅŸtürülmesi sebebiyle sorumluluÄŸun doÄŸacağı konusunda da ÅŸüphe etmemiÅŸlerdir.[7]

Bu halden kurtulmanın yolu bu seslere kulak asmamaktır. Devamlı zikir halinde olup nefsi muhatap kabul etmemektir. Birçok alim bu havatırlara tövbe gerekmez der, tövbe etmeyi bu sözleri kabul etmek, nefsi muhatap almak olarak görürler.

 Son sözü pirimiz Mevlana söylesin inÅŸallah;

“Sakın ha, eÅŸeÄŸi kendi keyfine bırakma, yularını elinden salıverme. Çünkü o, yola deÄŸil, çayır tarafına gitmek ister. Sen bir an gaflete düÅŸer de, nefis eÅŸeÄŸinin yularını bırakacak olursan, o çayırlığa yol alır gider. EÅŸek, hakikat yolunun düÅŸmanıdır. Nefsanî arzular çayırının sarhoÅŸudur. O ne kadar çok sürücülerini,  üstüne binenleri yere vurmuÅŸtur, öldürmüÅŸtür.

Nefis eÅŸeÄŸi tembeldir, yoldan da yükten de kaçar. Yük ibadettir, onun baÄŸlanacağı kazık ise mücâhede:

Senin nefs eÅŸeÄŸin kaçmıştır. Onu mücâhede kazığına baÄŸla! O ne zamana kadar insanlık ve ibadet yükünü taşımaktan kaçacak?”

Mesnevî dilinde zaman zaman nefis ile beden, ruh ile akıl birbirleri yerine kullanılırlar. Nefis eÅŸeÄŸinin sırtında, akıl oturur. Akıl, ağır yani güçlü olursa eÅŸek zayıflar, ama akıl zayıf ise eÅŸek onu çekip çevirmeye baÅŸlar.

Nefse dair kelam pek çoktur ancak bu kadarı kâfidir vesselam…

 



[1] Ä°sra suresi 85

[2] Ruhu Sultani

[3] Yusuf Suresi 53.

[4] Kaf Suresi 16

[5] Ra'd Suresi 28

[6] Müslim, Ä°man 211; Müsned, 2/456; 6/106

[7] Gazzâlî, III, 54, 56




Okunma Sayýsý : 9220

Soru Tarihi: 2/12/2017

Yorumlar
Bu soruya ait yorum bulunmamaktadýr.
Bir Yorum Yazýn
Adý Soyadý *
E-Posta *
Yorum *