SORULAN SORU

Bazı bölgelerde sizlerle baÄŸlantılı olduÄŸunu iddia eden zakirler “cihat edeceÄŸiz” diyerek etraflarına gençleri toplamaktalar. Bu kiÅŸilerin sizlerle bir baÄŸlantısı var mıdır? Manen bir emir aldıkları doÄŸru mudur?

CEVAP

 

Mevzu bahis ettiÄŸiniz kiÅŸi ya da kiÅŸilerin kendilerine Abdullah Baba Hz.leri tarafından verilmiÅŸ herhangi bir görevleri herhangi bir yetkileri yoktur.  Bu kiÅŸiler daha önce Abdullah Baba Hz’lerine müntesip olan daha sonra kendilerinden vazife alınmış kiÅŸilerdir. Bu kiÅŸi ya da kiÅŸilerin Abdullah Baba Hz.lerinin yoluyla, onun mührüyle zerre kadar ilgi ve alakası yoktur. Bunlar ak pak olan yolumuzun haramilerdir.

Cihad, Allah yolundaki her türlü faaliyet ve hareketin adıdır. Hakkı üstün ve hâkim kılmak için gayret sarf etmektir. Cihad, Arapça "mücadele" kökünden gelir ve güncel Türkçede çoÄŸunlukla "Ä°slam uÄŸruna savaÅŸma" anlamında kullanılır.

Hâlbuki "cihad" kelimesinin karşılığı "savaÅŸ" deÄŸildir. Allah yolunda savaÅŸmak da bir tür cihad olmakla beraber; cihad kelimesi, Allah'ın dinini her tarafa ulaÅŸtırmak için yapılan her türlü faaliyet ve hareketi içine alır.

Kuranı azimuÅŸÅŸan da belirtildiÄŸi üzere göre cihat üç ÅŸekilde gerçekleÅŸtirilir:  

Bunlardan ilki; insanın nefsi ile mücadele etmesidir.

Ä°kincisi; içtihat yani Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker  "Ä°yiliÄŸi emretmek ve kötülükten men etmektir.

Üçüncüsü; Allah yolunda cihattır.

Ancak bu tür meseleler öyle bir iki kiÅŸinin hareketiyle olacak halledilecek iÅŸler deÄŸildir.

Allah Resulü (sav);

“LeÅŸ yiyen hayvanlar gibi ehl-i küfür bir araya gelip ümmetime saldıracaklar” ifadesiyle bugünleri iÅŸaret etmiÅŸ.

BaÅŸka bir hadisi ÅŸeriflerinde;

 “Yemek yiyenlerin sofralarına birbirlerini çağırdıkları gibi, çeÅŸitli ümmetlerin sizin aleyhinize birleÅŸmeleri yaklaÅŸmaktadır. Ashaptan biri “Ey Allah’ın Resûlü! O gün (sayıca) az olacağımızdan mı (aleyhimizde birleÅŸecekler)? diye sordu.

Resulullah (sav) “hayır, bilakis o gün (sayıca) çok olacaksınız. Fakat selin üzerindeki köpük ve çerçöp gibi olacaksınız. Allah, düÅŸmanınızın kalbinden size karşı duyduÄŸu “mehâbeti” (korkuyu) çekip alacak ve kalbinize “vehn” (zafiyet) atacak (bu sebeple düÅŸmanınız sizden çekinmeyecek ve korkmayacak) tır” buyurdu.

Ashaptan biri “Ey Allah’ın Resulü! “vehn” nedir?” diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber “dünya sevgisi ve ölüm korkusu” diye cevap verdi.

Bu kafir ordularına karşı ümmetin birliÄŸini ve dirliÄŸini saÄŸlayacak olan Mehdi Resuldür. Ebu Said El-Hudri (ra) dan rivayete göre;

Resulullah (sav) ÅŸöyle buyurmuÅŸtur: "Benden sonra fitneler olacaktır. Orada terör ve harpler vardır. Sonra onlardan daha ÅŸiddetli fitneler olacaktır. Her ne zaman (fitnelerin) sonu geldi denilse, yeni bir ayaklanma olacaktır. Ta ki, benim soyumdan bir adam (Mehdi) çıkıncaya kadar fitnenin girmediÄŸi bir Arap evi ve ulaÅŸmadığı bir Müslüman kalmayacaktır."  [1]

Peygamber Efendimiz (sav) arka arkaya üç defa ; Hz. Mehdi hususunda müjdeler olsun sizlere, HALKIN DAÄžILDIÄžI ve zorlukların baÅŸ gösterdiÄŸi ZAMAN HZ. MEHDÄ° ZUHUR EDECEKTÄ°R...  buyurmuÅŸlardır.[2]

Bize düÅŸen sabır ve sebat göstermektir. Bize düÅŸen Kendimizi madden ve manen yetiÅŸtirmektir. Bize düÅŸen Ä°slam’ı yaÅŸantının gereksinmelerini eksiksiz bir ÅŸekilde yaÅŸayıp, yoluna hizmet eden, ÅŸecaatli, vakarlı bir Müslüman olup ümmeti birleÅŸtirecek olan Hz. Mehdiye tabi olmaktır. Bireysel ya da küçük gruplar halinde ki müdahalelerin bu ÅŸartlarda bir faydasının olmayacağı aÅŸikârdır.

Kim kötü ve çirkin bir iÅŸ görürse onu eliyle düzeltsin; eÄŸer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. [3]

Hadisini naklederek gençlerimizi üstesinden gelemeyecekleri bir davanın içerisine sokmak Ä°slam’ın cihad anlayışı ile baÄŸdaÅŸmaz.

Bizim başımızda bizleri idare eden liderlerimiz, devletimiz ve ülkemiz var. Devletimizin aldığı kararların dışında bizim herhangi her bir karar alma ve bireysel hareketimiz söz konusu olamaz. Biz ÅŸu anda maalesef müdahale edebilecek bir durumda deÄŸiliz. Müdahale imkânı olsaydı bizim başımızdaki devletimiz Müslümanların hakkını hukukunu koruma anlamında elinden geleni zaten fazlasıyla yapmaktadır. Dünyanın her bir yerindeki garibe, mazluma el uzatan bir devletimiz var elhamdülillah… Zaten askeri güçlerimiz de birçok cephede elindeki imkânlarla müdahale etmektedir.

"Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere de itaat edin ve sizden olan emir sahibine de itaat edin. EÄŸer herhangi bir ÅŸeyde anlaÅŸmazlığa düÅŸerseniz; Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir." [4]

Kuranı Kerimde geçen Ulu'l Emr ifadesini Elmalı’lı Hamdi Yazır ÅŸu ÅŸekilde tefsir etmiÅŸtir.

Ey iman edenler! Allah'a itaat ediniz ve Allah'ın elçisine (Hz. Muhammede) itaat ediniz. Sizden olan emir sahibine (idarecilere) de itaat ediniz.

Dikkat etmek gerekir ki Allah ve Resulü hakkında "Ä°taat ediniz" diye mutlak itaat açıkça söylendiÄŸi halde, emir sahipleri (idareciler) hakkında "Ulu'l emre itaat ediniz" buyurulmayıp bunlara itaat etmek Peygambere itaata atfedilmiÅŸtir.

Peki biz boş mu duralım?

Halepli bir marangozun yaÅŸanmış ibretlik hadisesi bizlere iyi bir örnek olacaktır.

Kudüs 40 yıldır iÅŸgal altındadır ve her Müslüman’ın evinde bir feryat yaÅŸanmaktadır. Öyle ki o günler Haçlılar Kudüs’ü iÅŸgal ettikleri zaman, bir hafta içerisinde 70,000 insanı katletmiÅŸtir. Müslümanların hiç biri, ne kaybettikleri insanlara, ne yıkılan evlerine, ne de yıkılan camilerine aÄŸlamaktadırlar. AÄŸladıkları tek ÅŸey Müslümanların ilk kıblesi, Hz. Ömer’in onlara hediyesi olan Kudüs’ün iÅŸgal altında olmasıdır. Bu acı, Müslümanların yüreklerini sızlatırken Halepli bir marangoz, “Ben Kudüs için ne yapabilirim?” diye düÅŸünür.

“Elim kılıç tutmaz varıp Ä°slam ordularına katılayım, malım mülküm yok ki Ä°slam ordularını altına boÄŸup onları Kudüs’ü fethetmek için göndereyim…” Böyle düÅŸünürken ÅŸöyle bir ÅŸey aklına gelir:

Ben marangoz adamım ve biliyorum ki Haçlılar Mescid-i Aksa’nın minberini yaktılar, ben de yeni bir minber yaparım… Gün gelir bir komutan çıkar içimizden, bu minberi alır Mescid-i Aksa’ya götürür.”

 Bu düÅŸünce ile günlerce süren yoÄŸun bir çalışmayla tek bir çivi kullanmadan görenleri hayran bırakan bir minber yapar. Nerenin minberi olduÄŸunu sorarlar marangoza;

“ Ä°ÅŸgal altındaki Kudüs’ün minberidir” der. Bu durum zamanın hükümdarının kulağına gider. Gider bakar kendisi de hayran kalır marangozun yaptığı minbere, ancak;

“Ä°yi de” der  “Henüz Kudüs fethedilmedi ki sen Mescid-i Aksa’nın minberini yapıyorsun.”

Bunun üzerine marangoz;

 “Ben marangozum gücüm ancak bir minber yapmaya yeter,  bir gün inÅŸallah bir yiÄŸit de çıkar,  Kudüs’ü fetheder de o minberi Mescidi Aksa’ya koyar” diye cevap verir.

Aradan kaç yıl geçer bilinmez ancak o minberi, tıpkı marangozun dediÄŸi gibi Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubi-i Hz.leri Mescidi Aksa’ ya koymuÅŸtur Elhamdülillah…

Böyle sıkıntılı durumlara Cennet Mekân hayatta iken de maruz kalınmıştı. Ä°slam devletlerinde Müslüman kardeÅŸlerimiz ne yazık ki hak etmedikleri muamelelere maruz kalmıştı. Filistin, Afganistan, Bosna Hersek, Çeçenistan aynı bugünkü gibi kan aÄŸlıyordu. Cennet Mekan Abdullah Baba (ks) Hz.leri bu mazlum beldeler için maddi ve manevi yardımlarını eksik etmemiÅŸ, kesinlikle ferdi hareketlere izin vermemiÅŸtir. Cenab-u Zülcelal Tekaddes Hz.lerinin;

“Ey iman edenler, bir düÅŸman topluluÄŸu ile karşılaÅŸtığınız zaman sebat edin ve Allah'ı çokça zikredin ki, kurtuluÅŸa eresiniz.”  [5] buyruÄŸu gereÄŸince

Cennet Mekân Üstadımız Hacı Abdullah Baba Hz.leri böyle sıkıntılı durumlarda 100 ihlâsı ÅŸerif okumayı tavsiye etmiÅŸ ve Ruslara karşı Ä°slam adına savaÅŸan Åžeyh Åžamil Hz.leri ile SeydiÅŸehirli Abdullah Efendi arasında geçen ibretlik hadiseyi bizlere ÅŸöyle nakletmiÅŸtir;

Åžeyh Åžamil Hazretlerinin kâfirle cihat ettiÄŸini bilen Konya’nın SeydiÅŸehir ilçesinde Hacı Abdullah Efendi adında bir Allah dostu vardı. Bu mübarek oraya gidip kâfirle cihat edemediÄŸi için çok üzülürdü. Bir gün derviÅŸlerine;

“Evlatlarım! Bizim oraya gidip silahlanmamız mümkün deÄŸil. Varmamız da mümkün deÄŸil. Ancak manevi yardımda bulunabiliriz onlara… Herkes 100 tane Ä°hlâs-ı Åžerif okusun. Sonra da ’ Ya Rabbi! Ä°hlâs melekleriyle Åžeyh Åžamil Hazretlerine yardım eyle’ diye dua etsin”  buyurdu.

Uzun yıllar bu ÅŸekilde Abdullah Efendi Hazretleri derviÅŸleriyle beraber, Åžeyh Åžamil Hazretlerine manevi yardım gönderdi. Åžeyh Åžamil, Allah dostlarının dualarıyla kuvvetlenip kâfire karşı güç kazanırken, Ruslarda boÅŸ durmuyordu. Sürekli bir açık arıyorlar, türlü yollar deneyerek mücadele ediyorlardı. Ve ne yazık ki sonunda umduklarına nail oldular ve Müslümanları maÄŸlup ederek Åžeyh Åžamil Hazretlerini esir ettiler. Otuz dokuz yıl boyunca kendilerine kök söktüren bu mübarek Allah dostunu yenmiÅŸ olmanın sevinciyle, sanki göklere uçuyorlardı. Ve Åžeyh Åžamil Hazretlerini Rus çarının yanına getirdiler. Allah’ın aziz ettiÄŸini kimse zelil edemez. Rus çarı O’nu son derece hürmetle karşıladı;

 “Senin kılıcını alamam, Sana hürmet gerekir. Otuz dokuz sene koskoca çar imparatorluÄŸunu dize getirdin. Biz otuz dokuz deÄŸil yüz otuz dokuz yılda geçse yine Seni yıkamazdık. Åžunu da söylemeden geçemeyeceÄŸim. Sen yıkılmadın, seni zakirlerin yıktı. Biz sizi maÄŸlup edemeyince dininizi araÅŸtırmaya baÅŸladık. Sizin Peygamberinizin sözlerini incelerken, Peygamberinizin

‘Benim ümmetimi para sevgisi, kadın sevgisi, makam sevgisi yıkar’ diye bir sözünü bulduk. Bunun üzerine Senin zakirlerine;

 ‘Bir ihtiyarın arkasına düÅŸtünüz, gidiyorsunuz. Ömrünüz geldi geçiyor. Para isterseniz alın! Kadın isterseniz alın! Servet isterseniz alın! DaÄŸda taÅŸta senelerdir sıkıntı içindesiniz, arkadaÅŸlarınız da hep ölüyor...’ dedik. Onlar bunları iÅŸitince;

‘Hakikaten de doÄŸru. Koskoca çarlığa karşı gel, karşı gel nereye kadar. Biz bu iÅŸte yokuz.’ dediler ve kimisini parayla, kimisini kadınla, kimisini de sana falan yerin valiliÄŸini verelim, ÅŸuranın amiri yapalım diye makamla teslim aldık. Onları satın aldık. Bunu da bil diye söyledim.

 Ancak Sen çok büyük bir kumandansın. Senin gibi büyük bir kumandanı ben esir edemem, özgürsün. Kılıcını eline al. Nerde yaÅŸamak istiyorsan ailenle beraber gidebilirsin, serbestsin.” dedi. Bunun üzerine Åžeyh Åžamil Hazretleri;

“Ben Medine’de yaÅŸarım” diyerek Medine’ye gitti...

O sene SeydiÅŸehirli Abdullah Efendi’de hac münasebetiyle Hicaz’da idi. Beytullah’tan sonra Medine’ye Ravzay-ı Mutahhara’ya gelmiÅŸti. Ravza’ya varınca Åžeyh Åžamil Hazretlerinin buraya geldiÄŸini ve Medine’de yaÅŸadığını öÄŸrendi. Bunu duyar duymaz, Abdullah Efendi;

“Otuz dokuz sene kâfirle cihat eden bu mücahit zatın yanına elini öpmeye gidelim.” Diyerek derviÅŸlerini topladı ve Åžeyh Åžamil Hazretlerinin yanına gitmek için yola koyuldu. Onlar yanına doÄŸru gelirken Åžeyh Åžamil Hazretleri ’de manen Abdullah Efendi’nin kendisini ziyarete geldiÄŸini haber aldı; 

“Bize yirmi beÅŸ sene ihlâs melekleriyle yardım gönderen SeydiÅŸehirli Abdullah Efendi geliyor. Ziyarete giden ziyaret edilenden daha fazla sevap alır. Bizde O’nu ziyarete gidelim” diyerek derviÅŸleriyle beraber O mübareÄŸi karşılamaya gitti.

Nihayet yarı yolda karşılaÅŸtılar. Birbirlerini hiç görmedikleri halde tanıdılar ve aÄŸlayarak birbirlerini kucakladılar.

Åžeyh Åžamil Hazretleri;

“Allah Senden razı olsun. Bize manevi kuvvet gönderdin. Ne zaman kâfir karşısında sıkışsak, zor duruma düÅŸsek yeÅŸil sarıklı meleklerin geldiÄŸini görürdüm.

'Yarabbi bu manevi destek kimdendir' diye hayıflanırken bana ;

'Alem-i manadan SeydiÅŸehirli Abdullah Efendi'nin derviÅŸlerinin okuduÄŸu ihlas-ı ÅŸeriflerden yaratılarak gönderilen melaike -i kiram hazeratıdır' diye haber verildi.

'Sizin gönderdiÄŸiniz Ä°hlâs melekleri bize yetiÅŸti. Kâfiri periÅŸan ettik. Huzurlarınızda SeydiÅŸehirli Abdullah Efendi'ye minnetlerimi sunuyorum. Allah Ondan  ve derviÅŸlerinden razı olsun ” diyerek Abdullah Efendiye dua ederken, O’da;

 “Allah Senden razı olsun kâfirle din-i Mübin Ä°slam için çarpıştın. Ne yazık ki kadın, para, makam sevdasıyla sizi maÄŸlup ettiler.” Diyerek karşılık verdi.

100 ihlâsı ÅŸerife okumak bizlere Cennet Mekân Abdullah Babamızın tavsiyesidir. Nasıl okunacağını sorduÄŸumuzda;

“100 ihlâsı ÅŸerife okunacak, bağışlama yapmadan ‘Ya Rabbi okumuÅŸ olduÄŸumuz ihlası ÅŸerfilerden yaratmış olduÄŸun ihlâs meleklerinle ordumuza, polisimize, güvenlik kuvvetlerimize yardım eyle ’ diyerek dua edilecek.” BuyurmuÅŸtur.

Rabim ümmeti Muhammed’e dirlik, birlik, beraberlik versin. Müslümanların içine düÅŸtüÄŸü bu durumdan tez zamanda kurtulmayı nasip ve müyesser eylesin.

 


[1] Hafız Ebu Muhammed "El-Mesabih" kitabında tahric etmiştir

[2] Bihar-ul Envar, c. 51, s. 74

[3] Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248

[4] Nisa Suresi, 59

[5] Enfal Suresi 45




Okunma Sayýsý : 5858

Soru Tarihi: 12/15/2016

Yorumlar
Bu soruya ait yorum bulunmamaktadýr.
Bir Yorum Yazýn
Adý Soyadý *
E-Posta *
Yorum *