SORU ARA
RASTGELE SORU İNCELE
SON SORULAN SORULAR
EN ÇOK OKUNAN SORULAR
SORULAN SORU
İnsanlar bilerek ve isteyerek kibirlenmiyorlar. Bazen ne yaptığımızın farkına varmadan o işi yapıyoruz. Gerek nefsimizin mazeret üretip örtbas etmesiyle gerekse bilmediğimizden bu kalbi hastalıklara yakalanıyoruz. Kalp hastalıklarını nasıl tanıyabiliriz?Genel anlamda korunmanın kısa bir yolu var mı ?Abdullah Babamızın bu konuda bir nasihati var mı ?
CEVAP
Bir Müslümanın Allah’a vuslat yolculuğundaki en büyük engeli nefistir. Nefis yaratılış gereği daima kötülüğü emreden, şerre çağıran bir özelliğe sahiptir. Kur’an-ı Kerim’de nefsin bu özelliğine dikkat çekilerek “Nefsini arındıran (tezkiye eden) felaha erer. Nefsini günah ve masiyetle kirleten ise ziyana uğrar.” [1] buyurulmaktadır.
Nefisle mücadelede birinci şart; Allah’a ve Resulüne itaat etmektir. Allah-ü Teâlâ Hz.leri buyuruyor ki;
“Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır. Bu lütuf Allah’tandır. Bilen olarak Allah yeter.” [2]
Kur’an-ı Kerim’de iman edip, salih amel işlemekten sık olarak bahsedilmektedir. Nelerin imandan ve salih amelden olduğunu bilmek ve uygulamak, nefisle cihat etmektir. İşte bu imanın gereği olan salih amelin dozajını ayarlamak için salih bir varis-i nebiye, bir mürşidi kamile ihtiyaç vardır.
Nefis ve şeytanın insana nüfuz ettiği kesindir. Fakat insanın bunu anlaması, anlasa bile çare bulması çok zordur. İnsanda yedi sıfat vardır ki, bunlar; Şehvet, gazap, heva, kibir, cimrilik, haset, küfür ve bidattir. Bütün bu sıfatlar, Nefs-i Emmarenin özellikleridir.
Cennet Mekân Abdullah Baba (ks) Hz.leri bu konu hakkında şöyle buyurmuşlardır.
“Nefisle mücadeleyi anlayabilmek için, ilk önce nefsin fitnesinin ulaşamayacağı zümreyi bilmemiz gerekmektedir. Kur’an-ı Kerim de bu konuda nefs-in ve şeytanın müdahalesinin en az olacağı zümre olan salihler ve salih amel kavramından bahsedilmektedir.”
Bu mücadelede en büyük yardımcımız zikirdir. Bu yüzden daim zikir üzere olmak gerekir. İnsan daim zikir üzere olup, Allah’ın zikri imanında yüksek bir noktaya ulaştığında Allah’ın nuru insanın gönül alemine yerleşir. Bu nur gönül alemine yerleşti mi, kişi gıybet eder ama gıybet ederken hemen o nur devreye girer, insan yaptığının yanlış olduğunu anlar, tövbe eder, geri çekilir. Aynı şekilde kişi kibirlenmeye meyil eder o nur devreye girerek “ Allah muhafaza ben ne yapıyorum Allahu Teâlâ Ayeti kerimesinde
“Şübhesiz benim ibâdetimden (yüz çevirip) kibirlenenler, yakında zelîl olan kimseler olarak Cehenneme gireceklerdir!” [3] buyurarak kibirlenenlerin zelil olacağını söylüyor diyerek, kendine gelir hemen geri çekilir. İşte bu denetim mekanizmasının oluşabilmesi için kişi Allah’ın zikriyle insanın daim ve kaim olması, konuyla alakalı ayet ve hadisleri bilmesi lazım. Bunları bilmesi farzı ayındır. Müslüman bunları bilecek ki Allah (cc) heva, kibir, cimrilik, haset gibi nefsi hastalıkları yasak etti deyip bunlarla mücadele edecek. İnsan daim zikir üzere bir hayat sürecek olursa nefsinin etkisiyle günaha girecek bir teşebbüsü dahi olsa hemen imanı devreye girerek o nur kişiyi günah işlemekten alıkoyar.
Ayeti Kerime de “Efemen şeraha(A)llâhu sadrahu lil-islâmi fehuve ‘alâ nûrin min rabbih”
“Allah kimin gönlünü İslam'a açmışsa, o, Rabbi katından bir nur üzere olmaz mı? Kalpleri Allah'ı anmak hususunda katılaşmış olanlara yazıklar olsun; işte bunlar apaçık sapıklıktadırlar.”[4]
İşte bu nur insanın fena işleri yapmasına engel olur. Kalpleri Allah'ı anmak hususunda katılaşmış olanlar ise her türlü günahı her türlü olumsuzluğu işlese dahi kalplerinden ufak bir nedamet dahi duymazlar. Çünkü kalplerinde o nurun etkisi yoktur.
Şimdi bazı kitaplarda bazı yayın organlarında şunu şöyle okursanız şöyle olur gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Kişi deki bu sıkıntıların gidebilmesi için bir Mürşid-i Kamilin rehberliğinde İslam’ı, tasavvufu yaşaması lazım. Bu bir süreçtir. Şu nu şu kadar okudum demekle değil hayatımızı İslami ölçülerle intizam edip, bir yaşam tarzı haline getirmekle bu sıkıntılar aşılabilir.
Okunma Sayısı : 2104 Soru Tarihi: 5/19/2020