SORULAN SORU

İşlemiş olduğumuz bir ameli nefsimizin rızası için mi yani riyakâr olarak mı yoksa Allah’ın rızasını kazanmak için mi yaptığımızı nasıl anlarız? Riyadan nasıl kurtuluruz?

CEVAP

“Kıyamet günü hesabı ilk görülecek kişi, şehit düşmüş bir kimse olup huzura getirilir. Allah Teâlâ ona verdiği nimetleri hatırlatır, o da hatırlar ve bunlara kavuştuğunu itiraf eder. Cenâb-ı Hak:

 "Peki, bunlara karşılık ne yaptın?" buyurur.

 "Şehit düşünceye kadar senin uğrunda cihat ettim." diye cevap verir.

 "Yalan söylüyorsun. Sen, "Babayiğit adam." desinler diye savaştın, o da denildi." buyurur. Sonra emir olunur da o kişi yüzüstü cehenneme atılır.

"Bu defa ilim öğrenmiş, öğretmiş ve Kur‘an okumuş bir kişi huzura getirilir. Allah ona da verdiği nimetleri hatırlatır. O da hatırlar ve itiraf eder. Ona da:

 "Peki, bu nimetlere karşılık ne yaptın?" diye sorar.

 "İlim öğrendim, öğrettim ve senin rızan için Kur'an okudum." cevabını verir."

 "Yalan söylüyorsun. Sen "Âlim." desinler diye ilim öğrendin, "Ne güzel okuyor." desinler diye Kur'an okudun. Bunlar da senin hakkında söylendi." buyurur. Sonra emir olunur o da yüzüstü cehenneme atılır."

(Daha sonra) Allah'ın kendisine her çeşit mal ve imkân verdiği bir kişi getirilir. Allah  verdiği nimetleri ona da hatırlatır. Hatırlar ve itiraf eder."

 "Peki ya sen bu nimetlere karşılık ne yaptın?" buyurur.

 "Verilmesini sevdiğin, razı olduğun hiç bir yerden esirgemedim, sadece senin rızanı kazanmak için verdim, harcadım." der.

 "Yalan söylüyorsun. Hâlbuki sen, bütün yaptıklarını "Ne cömert adam." desinler diye yaptın. Bu da senin için zaten söylendi." buyurur. Emir olunur bu da yüzüstü cehenneme atılır.” [1]

Yaptığımız her amel Allah’ın rızasını kazanabilmek, onun sevgisine mazhar olabilmek için olmalıdır. Ya değilse bana iyi adam desinler, bana âlim desinler, söyle zikir yapar, şu kadar namaz kılar desinler diye yapılan hiçbir amelin dergâh-ı uluhiyetlikte bir makbuliyeti yoktur. Allah muhafaza etsin.

Cennet Mekân Abdullah Baba (ks) Hz.leri yapmış olduğumuz ibadet ve taatlarımızın arkasından “ilahi ente maksudi ve rızake matlubi Ya Hazreti Allah” demeyi tavsiye ederdi.

“Allah’ım maksadımız senin rızanı kazanabilmek, maksudumuz senin kulluğuna uygun bir hale gelebilmek için say-u gayret etmektir.” Bunun dışından bir beklentimiz yoktur. Demektir.

Bizler ibadet ve taatlarımızı yerine getirirken, namaz kılarken, Allahu Teâlâ Zül Celal Hazretlerini zikrederken, Kur’an ı Azimüşşan’ı okurken Allah rızasını gözetmez isek ancak kulların takdirini kazanırız ki bunun ahiret hayatında hiçbir etkisi yoktur. Mesela;  imamet vazifesini yaparken, kamet getirir iken Allah’ın rızasını kazanmayı ummayıp da “şöyle sesimi güzelleştirip bir teganni yapayımda insanlar bununda ne güzel sedası var desinler” diye yapılırsa bu amelin hak katında hiçbir değeri kalmadığı gibi huzuru mahşerde de bu amel kişinin yüzüne çarpılır.

“Feveylun lil-musallîn(e)” “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki”[2] ayeti kerimesinde namazları yüzlerine çarpılacaklar işte bunlardır.

Bu sebepten ötürüdür ki bir amel işleyeceğimiz zaman ihlaslı bir şekilde icra edeceğiz. “Ya Rabbi razı ol, Ya Rabbi beni riyadan koru, seni rızanı kazanmayı nasip eyle” diye her daim dua edeceğiz.

Ebul Hasan Harakâni Hz.lerine sordular.

"ihlâs nedir?" Dedi ki: "Allah (cc) için yaptığın her şey ihlâs, kul için yaptığın her şey de riya."

Peki, işlediğimiz ameli Allah’ın rızası için yaptığımızı nasıl anlarız?

İhlasla yapılan her amelin sonucunda bir huzur hali bir sekine hali oluyorsa doğru yolda olduğunuzun göstergesidir. Nefis için yapıldıysa hep takdir beklenir, hep iltifat istenir, hep önde olayım denir.

Bir adam Hz. Osman (ra) övmeye başlayınca, Mikdâd da dizleri üstüne çökerek metheden kişinin yüzüne çakıl taşları atmaya başladı. Bunun üzerine Hz. Osman ona:

Ne yapıyorsun öyle? Deyince Mikdâd:

– Rasulullah (sav) : "Meddahları gördüğünüz zaman yüzlerine toprak serpiniz" buyurdu, diye cevap verdi.  [3]

Peygamber Efendimiz (sav),

 "Onu bunu methedip duranları görünce yüzlerine toprak saçınız."[4]

Hadisi şerifin manası; İşlediğiniz bir amelden dolayı sizi öven bir kişi olursa hemen susturun, övülmeye mazhar bir hareketiniz olduysa hemen oradan kaçın, bir hayır hasenat yaptıysanız o meclisten uzaklaşınız, demektir.

Kişi sizi övmeye , Allah senden razı olsun sen olmasaydın bize kimse yardım etmezdi diye başlayan cümleler kurulmaya başlandı mı? Bir isteğiniz arzunuz var mı kardeşim deyip, konuşmasına müsaade etmeden, o ortamdan hemen uzaklaşılmamız gerekir. Konuşmaya yani övgüleri dinlemeye fırsat verilirse nefis gıdalanmaya başlar ki bu durum da Allah’ın rızası kesilir.

Gelirler “sesiniz çok güzel, sizin Kuran okumanıza bayılıyorum” diyerek sizi överler. Bizim hemen “Rabbim sevsin, sevindirsin. Tesiriyle size de bize de amel ettirsin, onun nuruyla nurlandırsın”  diyerek hemen mevzuyu kapatmamız lazım.

Bu şekilde yüze karşı yapılan övgüler o an için nefse hoş gelir ancak Cennet mekân Abdullah Baba (ks) Hz.leri; “Yüzünüze karşı sizleri öven dostunuz değil bu yoldaki en büyük düşmanızdır.” Buyurarak bizleri uyarmıştır.

Hazret-i Ömer, kendisini öven birine, (Beni de, kendini de helak mi edeceksin) buyurmuştur.

 Allah Resûlü (sav) huzurunda bir şahsı aşırı şekilde öven kimseye;

 “Yazıklar olsun sana! Arkadaşının boynunu vurdun.” demiş ve bu sözü üç kez tekrarladıktan sonra şu uyarıda bulunmuştur;

Şayet biriniz bir kimseyi methetmeyi çok istiyorsa, «Öyle sanırım ki o şöyle şöyle iyidir.» desin. Bu sözünü methettiği şahsın o sıfatlarla muttasıf olduğunu bilerek söylesin. (İç yüzünü ise) Allah (bilir ve ameline göre) hesaba çeker. Binaenaleyh herhangi biriniz Allah’ı şahit tutarak hiçbir kimseyi tezkiye ile methetmesin. ” [5]

Hz. Ebu Bekir (r.a) kendisi övüldüğü zaman, utancından ve Allah korkusundan dolayı el açıp şöyle dua ederdi:

"Ey Rabbim! Sen beni benden daha iyi bilirsin. Ben de kendimi başkalarından daha iyi bilirim. Ey Âlemlerin Rabbı! Halkın bende zannettiği iyilik ve faziletleri bana nasip et ve bende olup halkın bilmediği günahlarımı af et! Söyledikleri güzel özellikler karşılığında beni, kendini beğenmişlik ve gurur gibi şeylerden koru!"

Selahattin camileri olsun büyük camiler olsun müezzin efendi içerde on kişi cemaat varsa şöyle biraz yüzeyden geçerek kamet getirir. Eğer cemaat kalabalıksa birde fiyakalı kişiler cemaat içine dâhil olduysa müezzin efendi ciğeri ağzına gelecek şekilde kamet getirmeye başlar. Sonra “Falan caminin müezzini falan caminin imamı nasılda güzel kamet getiriyor, nasıl güzel namaz kıldırıyor” derler. Allahu Teâlâ bizleri riyakârlıktan korusun inşallah.

Bu mevzulara zikir meclislerinde de rastlanmıyor değil. Yabancı bir misafir geldi mi ya da önemli kişiler zikrullah halkasına dâhil oldu mu, beğendirme sevdasına düşüp güzel ilahiler söylenmeye, güzel zikrullah yapılmaya çalışılıyor. Bizim Allahu Teâlâ’ya kendimizi beğendirmemiz lazım, Ahmet’in Mehmet’in bizi beğenmesinin ne önemi olabilir ki! Bizim Allah rızasını kazana bilmek için zikir yapmamız gerekir. Bunlarda ne güzel zikir yapıyorlarmış diye değil. Zikrullah milletin beğenmesi için yapılan bir gösteri değildir. Cennet mekân Abdullah Baba (ks) Hz.leri; zikrullah da aşırı bağırmalardan, kendini yere atmalardan men eder, bu tür davranışların nefsi bir hisse kapılıp yapıldığını ve riya olduğunu söylerdi.

Bir keresinde Efendimiz (sav) ashabına şöyle buyurmuştu:

"Sizin için en çok korktuğum şey küçük şirktir. "

Sahâbe de:

Ya Rasulullah, küçük şirk nedir, diye sorduklarında, Peygamberimiz şöyle devam etmiştir:

"Küçük şirk riyâdır. Âhiret gününde insanlara amellerinin karşılığı verildiğinde, Allah-ü Teâlâ buyurur ki; Dünya hayatında iken, kendileri görsün diye riya ve gösteriş yaptığınız kimselerin yanına gidin, bakın onların yanında herhangi bir karşılık bulabilecek misiniz? " [6]

Bir kul iyi iş yapar. Sonra onu yaptığı için böbürlenmeye ve övünmeye başlar. Yaptığı hayırlı işi cümle âleme duyurur. Birde  “örnek teşkil etsinde herkes yapsın diye duyurdum” diyerek riyakârlığını örtmeye çalışır. Bu gibi bir işten ne fayda hâsıl olur? Hâlbuki amelin en güzeli Allah için olandır.

Kulların rızasını kazanmak için yapılan tüm ameller gizli şirktir. Hem de tehlikesi kolayca sezilemeyecek kadar gizli… Hazreti Ebu Bekir (ra)  gizli şirk için şu duayı yapardı:

“Ya Rabbi! Gizli şirkten Sana sığınırım.”

Bizler de deriz ki; “YA RABBİ! GİZLİ ŞİRKTEN SANA SIĞINIRIZ. Riyakârlıktan, riya karışmış amellerin şerrinden, övmekten, övülmekten sana sığınırız”

 



[1] Müslim, İmâre 152

[2] Maun süresi 4

[3] Müslim, Zühd 69. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 9; Tirmizî, Zühd 55; İbni Mâce, Edeb 36

[4] A.B. Hanbel ; No: 5651, 2/94

[5] Buhârî, Edeb, 54

[6] İbn-i Hanbel





Okunma Sayısı : 9106

Soru Tarihi: 8/22/2016

Yorumlar
Bu soruya ait yorum bulunmamaktadır.
Bir Yorum Yazın
Adı Soyadı *
E-Posta *
Yorum *