SORU ARA
RASTGELE SORU İNCELE
SON SORULAN SORULAR
EN ÇOK OKUNAN SORULAR
SORULAN SORU
Mürşid-i Kamillerin , Evliyaullahın , Allah Dostlarının ve Ahirete göç etmiş geçmişlerimizin kabirlerini nasıl ziyaret etmeliyiz ?
CEVAP
Meşgul olduğumuz dünyevî mevzular bizi iyice ablukasına alıp kendisinde fani kılmakta, bu yüzden de ne geçmişimizi ne de geleceğimizi düşünme fırsatı bulamamaktayız.
Kabir ziyaretleri ise, ölümü hatıra getirmekte, bu kalın gaflet perdesini yırtarak geçmişimize bakmaya ve geleceğimizi düşünmeye fırsatı vermektedir.
Nitekim Rasulullah Efendimiz: "Kabirleri ziyaret ediniz. Zira kabir ziyareti, ölümü hatırlatır, düşünme fırsatı verir..." (Müslim) buyurmuşlardır.
Kabir ziyaretinin adabı şöyledir:
1- Abdestli olmak,
2- Muvakkaten de olsa kişinin dünya meşgalesini içinden atıp ahireti düşünmesi ve dünyanın fani olduğunu, kısa bir zaman sonra şu kara toprağın altına gireceğini tasavvur etmesi.
3- Kabir sahibi hayatta olsaydı ona ne kadar yaklaşması uygun ise o kadar kabrine yaklaşması,
4- Kişinin kabrin yanına vardığında Peygamber (sav)'in talim buyurduğu gibi selam vermesi: "Bu yurtta bulunan mümin ve Müslümanlar’a selam olsun. İnşallah biz de size yetişiriz. Bizler ve sizler için Allah'dan afiyet dilerim”.
5- Kabrin yanında Kur'an-ı Kerim tilavet edip duada bulunmak.
Kabir ziyaretinin mekruhları şunlardır:
1- Yukarda zikredilen sünnetleri terk etmek,
2- Yüksek sesle ağlayıp gürültü yapmak,
3- Peygamber (sav)'in kabri şerifi de olsa onun taş ve demirlerini öpmek, onlara yapışıp asılmak ve elleri oraya koymaktır. Bunları yapmak çirkin bir bid'attır.
4- Erkek ve kadın cemaatı, karışık olarak ziyaret etmek,
5- Kabrin yanında mum yakmak, çaput bağlamak, bütün bunların İslam'da yeri yoktur.
Kabir Ziyaretinin Faydaları
1) İnsana ölümü ve ahireti hatırlatır ve ahireti için ibret almayı sağlar (Müslim)
2) İnsanı zühd ve takvaya yöneltir. Aşırı dünya hırsını ve haram işlemeyi engeller. Kişiyi iyilik yapmaya yöneltir (Ibn Mâce, Cenâiz, 47).
3) Salih kişilerin kabirlerini, özellikle Hz. Peygamber'in kabrini ziyaret, ruhlara ferahlık sağlar ve yüce duyguların oluşmasına yardım eder. Hz. Peygamber'in ve Allah'ın veli kullarının kabirlerini ziyaret için yolculuğa çıkmak menduptur.
Bir hadis-i şerifte Efendimiz; "Kim, beni öldükten sonra ziyaret ederse, sanki hayatımda iken ziyaret etmiş gibi olur" buyurmuştur. (Mansur Ali Nasif, et- Tâc, el-Câmiu'l-Usûl, II, 190).
4) Ziyaret; insanın geçmişi, dini kültürü ve tarihi ile bağlarının güçlenmesine yardımcı olur.
Ziyaretin Ölüye Faydası
1) Özellikle anne, baba diğer akraba ve dostların kabirleri, ruhları için Allah'a dua ve istiğfar etmek amacıyla ziyaret edilir. Ölüler adına yapılan hayır ve hasenatın sevabının onlara ulaşacağı sahih hadis ve icmâ delili ile sabittir. Ölüler ziyaret edilirken, onların ruhları için Allah'a dua edilir, Kur'an okunur, yapılan iyiliklerin sevabı bağışlanır. Kabre ağaç dikmek sevaptır. Dikilen ağaç ve bitkinin ölünün ruhundan azabın hafifletilmesine sebep olacağına dair hadisler vardır. Hıristiyanlar’ın yaptığı gibi kabre çelenk götürmek mekruhtur.
Dua ve istiğfarın ölülerin ruhları için faydalı olacağına şu ayet-i kerime de delâlet eder: "Ey Rabbimiz, bizi ve iman ile bizden önce geçmiş olanları bağışla. İman etmiş olanlar için kalbimizde bir kin bırakma" (el-Haşr, 59/10). Bu konuda varid olan pek çok hadis vardır. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 509; VI, 252; Ibn Mâce, Edeb)
2) Ölünün dirileri işitmesi. Kabir ziyareti sırasında konuşulanları kabirdeki kişinin duyduğu ve verilen selâmı aldığı hadislerle sabittir.
Abdullah b. Ömer (ra)'den nakledildiğine göre Hz. Peygamber Bedir Gazvesi’nden sonra yerde yatan Kureyş büyüklerinin cesetlerine karşı: "Rabbinizin vadettiği azabın doğru olduğunu anladınız mı?" diye seslenmişti. Hz. Ömer'in: "Ey Allah'ın Resulu! Bu duygusuz cesetlere mi hitap ediyorsunuz?" demesi üzerine, Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Siz bunlardan daha fazla işitici değilsiniz. Fakat bunlar cevap veremezler" buyurmuştur (Ahmed b. Hanbel, II, 121).
PEYGAMBERİMİZİN (SAV) KABRİ ŞERİFİNİ ZİYARET ADABI
Fahr-i Kâinat Efendimiz buyurdular ki: "Kim vefatımdan sonra Beni ziyaret ederse, Beni hayatta iken ziyaret etmiş gibidir."
Başka bir hadis-i şerifte; "Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacib oldu" buyurmuştur. Bezzar Hazretlerinin bildirdiği başka bir hadis-i şerifte, "Kabrimi ziyaret edene şefaatim helal oldu" buyruldu. "Müslim-i Şerif' kitabında bildirilen hadis-i şerifde, "Bir kimse Beni ziyaret etmek için gelse ve başka bir şey için niyeti olmasa, kıyamet günü, ona şefaat etmemi hak etmiş olur" buyruldu.
Sevgili Peygamberimiz’i ziyaret etme adabı şöyle bildirildi: Medine-i Münevvere şehri uzaktan görününce, salât ve selam getirilir. Sonra; "Allanümme haza haremü nebiyyike, fec'alhü vikayeten li min-en-nar ve emanen min-el-azab ve su-il-hisab" denir. Mümkünse şehre veya mescide girmeden önce gusül abdesti alınır. Güzel koku (esans) sürünülür. Yeni ve temiz elbise giyilir. Çünkü bunlar, tazim ve hürmet ifade ederler.
Medine-i Münevvere’ye mütevazı, vakarlı ve sükûnet hali ile girilir. "Bismillahi ve ala milleti Resulillah" dedikten sonra, kişi İsra suresinin 90. ayet-i kerimesini okumalıdır.
Onun akabinde; "Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed. Vagfir li zünubi veftah li ebvabe rahmetike ve fadilikle" diyerek, Mescid-i Nebevi'ye girmelidir. Sonra Rasulullah Efendimizin minberinin yanında iki rekât tahıyyet-ül-mescid namazı kılmalı, minberin direği, sağ omzuna gelecek şekilde durmalıdır.
Sevgili Peygamberimiz, burada namaz kılardı. Burası, Peygamber Efendimizin kabri ile minber arasıdır. Hadis-i şerifde, "Kabrim ile minberim arası, cennet bahçelerinden bir bahçedir. Minberim, havzım üzerindedir" buyrulmuştur.
Sonra, ziyaret eden kimse Allah-ü Teâlâya, Rasulullah'ın mübarek kabrini ziyaret etmeyi kendisine nasip ettiğinden dolayı secdeye varmalıdır. Duadan sonra kalkıp, Peygamber Efendimizin kabr-i şerifine, hücre-i saadete gelmeli, arkasını kıbleye vererek Rasulullah'ın mübarek yüzüne karşı iki metre kadar uzakta edeble durmalıdır.
Daha fazla yaklaşılmaz. Kişi huşu ve hudu üzere olmalı; Allah-ü Teâlâ’nın Kur'an-ı Kerim’de emrettiği şekilde, Rasulullah Efendimiz hayatta imiş de, yüksek huzurlarında bulunuluyormuş gibi edeb üzere olunmalıdır. Kişi sekinet ve vakarı terk etmemelidir. Namazda gibi durmalıdır.
Efendimizin kabri şerifine edeble varıldığında;
"Esselamü aleyke ya Nebiyyallah! Esselamü aleyke ya Safiyyallah! Esselamü aleyke ya Habiballah! Esselamü aleyke ya Nebiyyerrahmeti! Esselamü aleyke ya Şefi-al ümmeti! Esselamü aleyke ya Hatemennebiyyin!
Allah-ü Teâlâ Sana en yüksek mükâfat ve karşılık ihsan eylesin. Ben şehadet ederim ki, Sen peygamberlik vazifeni yaptın. Emaneti eda ettin. Ümmetine nasihat eyledin. Yakin (ölüm) Sana gelinceye kadar, Allah-ü Teâlâ’nın yolunda cihad eyledin. Allah-ü Teâlâ Sana kıyamet gününe kadar, salât ve selam eylesin.
Ya Rasulullah! Bizler Sana çok uzak yerlerden geldik. Senin kabr-i şerifini ziyaret etmek, Senin Allah-ü Teâlâ’nın katında bize şefaatçi olmanı istemek için geldik. Çünkü hatalarımız bellerimizi büktü. Günahlarımız omuzlarımıza ağır geldi.
Ya Rasulullah! Sen, hem şefaat eden ve hem de şefaati kabul olunansın. Makam-ı Mahmud Senin için vad edilmiştir. Hem, Allah-ü Teâlâ da Kur'an-ı Kerim’de (Nisa suresinin 64. ayet-i kerimesinde mealen);
"Biz, her peygamberi, ancak Allah-ü Teâlâ’nın emri ile (gönderildiği kavmi tarafından) kendisine itaat olunması için gönderdik. Onlar, nefislerine zulüm ettikten sonra, gelirler, Allah-ü Teâlâ’dan af dilerler. Resulüm de onlar için istiğfar ederse, Allah-ü Teâlâ’yı elbette tövbeleri kabul ve merhamet edici bulurlar" buyurmaktadır.
Bizler, Senin huzuruna geldik. Fakat bizler, nefislerimize zulmettik. Günahlarımızın bağışlanmasını diliyoruz. Ya Rasulullah! Allah-ü Teâlâ’nın katında bize şefaat eyle. Ya Rasulullah! Allah-ü Teâlâ’dan, bizim ruhumuzu, sünnetin üzere almasını, yarın kıyamet gününde, Senin ile beraber mahşer yerine gelenler arasına katmasını, Senin havzına gelip, orada Senin havzından içmeyi nasib etmesini dile. Ya Rasulullah! Senin şefaatini istiyoruz" diye dua edilmeli ve "... Ey Rabbimiz! Bizi ve iman ile bizden evvel geçmiş olan kardeşlerimizi bağışla! İman etmiş olanlar için kalplerimizde bir kin bırakma! Ey Rabbimiz! Muhakkak ki Sen, şefkat ve merhamet sahibisin!"mealindeki, Haşr suresinin 10. ayet-i kerimesini okumalıdır.
Sonra selam gönderenlerin selamını iletip; "Esselamü aleyke ya Resulallah! Şu kimse, Senin Allah-ü Teâlâ’nın katında kendisine şefaatçi olmanı istiyor. Ona ve bütün Müslümanlara şefaat eyle!" demeli ve dilediği kadar salâvat okumalıdır.
Sonra yarım metre sağa, Ebu Bekr-i Sıddik Hazretlerinin mübarek başı hizasına gelip; "Esselamü aleyke Ya Halifete Rasulullah! Esselamü aleyke Ya Refikahu Fil-Esfar! Esselamü aleyke Ya Eminehu Alel-Esrar!... denilerek dua edilir.
"Tövbeleri kabul edici bulurlar" kabri şerifi ziyarette,Hazret-i Ebubekir'e selam verdikten sonra, yarım metre sağa, Hazret-i Ömer'in kabrinin hizasına gelmeli ve "Esselamü aleyke ya Emir-el-Mü’minin! Esselamü aleyke ya Müzhir-el-İslam! Esselamü aleyke ya Müksir-el-Esnam!
Allah-ü Teâlâ Sana en yüksek karşılık ve mükâfat versin. Hayatta iken de, ölümünde de İslam’a ve Müslümanlara yardım ettin. Yetimlere kefil oldun. Akrabaya iyilik yaptın. Müslümanlara; onların razı oldukları, hem hidayet üzere bulunan ve hem de insanları doğru yola ileten bir rehber oldun. Onların işlerini derleyip topladın. Fakirlerini zengin yaptın, yaralarını sardın. Allah-ü Teâlâ’nın selamı, rahmeti ve bereketi Senin üzerine olsun!" demelidir.
Sonra Hazret-i Ebubekir’e ve Hazret-i Ömer'e hitaben; "Esselamü aleyküma ya daciayresulillah ve Refikayhi ve vezireyhi ve müşireyhi vel-muavineyni lehu alel-kıyami fid-dini vel-kaimeyni ba'dehu bi-mesalih-il-müslimin! Allah-ü Teâlâ, size en güzel karşılığı versin. Rasulullah'ın bize şefaat etmesini Allah-ü Teâlâ’dan, bizim say'yimizi kabul etmesini, bizi İslam dini üzere öldürüp, yine İslam dini üzere diriltmesini, kıyamet gününde Rasulullah'a yakın olanlar arasında haşr etmesini dilemesi için, Sizi Rasulullah'ın yanında vesile ediniyoruz" demelidir.
Sonra kendisine, ana-babasına, dua isteyenlere ve bütün Müslümanlara dua etmelidir. Bundan sonra Rasulullah Efendimizin mübarek yüzüne karşı durup; "Ey Allah'ım! "Biz her peygamberi, ancak Allah-ü Teâlâ’nın emri ile (gönderildiği kavmi tarafından) kendisine itaat olunması için gönderdik. Onlar nefislerine zulüm ettikten sonra gelirler, Allah-ü Teâlâ’dan af dilerler. Resulüm de onlar için istiğfar ederse, Allah-ü Teâlâ’yı elbette tövbeleri kabul ve merhamet edici bulurlar" (Nisa suresi: 64) ayeti kerimesini okumalıdır.
Ya Rabbi! Senin yüce kelamına uyarak, emrine itaat ederek, sevgili Peygamberinin senin huzurunda bize şefaat etmesini diliyoruz" diye dua ettikten sonra daha önce okuduğu; "Ey Rabbimiz! Bizi ve iman ile bizden evvel geçmiş olan kardeşlerimizi bağışla. İman etmiş olanlar için kalplerimizde bir kin bırakma! Ey Rabbimiz! Muhakkak ki Sen, çok şefkat ve merhamet sahibisin!" mealindeki Haşr suresinin 10. ayet-i kerimesi ile; "Rabbenagfir lena ve li-aba-ina ve li-ümmehatina ve li-ihvaninel-lezine sebeküne bil-imani" "Rabbena atina..." ve "Sübhane rabbike..." ayet-i kerimelerini okuyarak Hücre-i Saadet ziyaretini tamamlamalıdır.
Rasulullah Efendimizin mübarek, latif suretini hayaline getirmeli, kendisini bildiğini, sözünü, selamını ve dualarını işittiğini düşünmeli ve cevap verdiğini, âmin dediğini düşünmelidir.
Esselatü vesselamu aleyke Ya Rasulullah!….
Evliyaullahın kabri şerifini ziyaret adabı:
Evliya’nın türbesini ziyaret etmek için kabrin başına vardığınızda
Sola doğru boyun bükülür. Sağ el kalbin üzerine, sol el sağ dirseğimizin altına konur. Sağ ayak başparmağı, sol ayak başparmağı üzerine getirilip selamı verilir. (Dergâh selamı) Arkasından;
11 İhlâs-ı Şerife
3 Felak suresi
3 Nas suresi
1 Fatiha suresi
Okunduktan sonra Peygamber (sav) Efendimizden itibaren bağışlama yapılır. Orada metfun bulunan evliyanın ruhuna da hediye edilir. Hediyesi verildikten sonra, derviş; orada yatan zât’a müntesib olduğu üstadının selamını söyleyip kendini tanıtır.
Sonra destur alır, sırasıyla Tevhid-i Şerif, Lafza-i Celal, Hay ve Hu, esmalarını okur. Daha sonra Kur’an-ı Kerim okuyup dua edilir. Yapılan zikrin, okunan Kur’an’ın ve yapılan duanın sevabı dahi, yine Peygamber (sav) Efendimizden başlamak üzere silsile-i saadete hediye edilir. Ve dergâh selamı verilerek oradan çıkılır.
Kabir ziyaretini indirmek için tıklayınız....
Evliyanın kabri başında zikir yapmak;
Abdullah b. Abbas rivayetten buyurdular ki:
Nebiyy-i Mükerrem -sallallâhu aleyhi ve selem- Efendimiz Medine, yâhud Mekke bahçelerinden birinin yanından geçiyordu. Kabirlerinde azab gören iki insanın sesini duydu. Nebiyy-i Muhterem -sallallâhu aleyhi ve selem-: "Bunlar azab görüyorlar. Hem de azab görmeleri büyük bir şey için değildir." buyurduktan sonra (yine devam ederek): "Evet (günahları büyüktür) biri, bevlinden istibrâ etmezdi (yani sakınmazdı), diğeri de koğuculuk ederdi." buyurdu. Ondan sonra yaprakları soyulmuş taze bir hurma dalı istedi. Dalı iki parça etti. Her birinin kabri üzerine birer parça dikti. "Ya Rasulallah, bunu ne için yaptın!" diye sordular. " Efendimiz, onlara bunlar taze kaldıkça belki (azapları) hafifler." cevabını verdiler.
Bu hadis-i şerif kabrin başında zikrin yapılmasına delildir. Yaş otlar dahi Allah’ı zikreder ve bu zikir sebebiyle ölü kabir hayatına alışır ve o kabre rahmet iner. Kaldı ki eşrefi mahlûk olan insan güzel bir lisan ile Cenabı Hakk’ı zikrederse nurun âlâ nur olur.
İşte bu konu hakkında evliyanın büyüklerinden Hz. Mevlana’ya mürebbilik etmiş olan Şeyh Sadreddîn-i Konevî Hazretlerine de Mevlana Hazretlerinin kabri başında zikir yapılıyor diye şikâyet edenler olunca Konya’nın ileri gelen büyüklerinin bulunduğu mecliste şöyle buyurur:
“Benim sözümü kabul edersen, dervişlerin sözlerine itimadın varsa, Mevlâna Hazretlerinin şan ve şerefi hakkındaki itikādın da sağlamsa, Allah hakkı için bu hususta, hiçbir şekilde müdahalede bulunma, bir şey söyleme, garazkârların sözlerine uyup itiraz etme. Çünkü bu, velilerden bir nevi yüz çevirmedir. Allah velilerinin bu çeşit bid’atleri, yüce peygamberlerin sünneti mesabesindedir. Onların hikmetlerini veliler bilirler. Kadir olan Allah’ın işareti olmadan onlardan bir şey sâdır olmaz. Nitekim velilerin olgunlarından sâdır olan bid’at-i hasene, parlak sünnet gibidir, denilmiştir.”
İşte o gönül dostlarından Allah erlerinden ve âşıklarından olan Mevlanamız yedi yüz otuz dört yıl önce, bunu şöyle haykırıyor:
“Toprağımdan buğday çıkar da, o buğdaydan ekmek yapar da yersen manevî sarhoşluğunu artırır. Hamur da deli divane olur, ekmekçi de... Ekmek ise tandırda mestane beyitler terennüm eder.
“Mezarımı ziyarete gelirsen, üstümdeki toprak yığınının raksettiğini görürsün.
Kardeş mezarıma Def’siz gelme,
Çünkü!
Allah meclisinde gamla oturmak yaraşmaz.”
Okunma Sayısı : 9484 Soru Tarihi: 2/9/2016