SORULAN SORU

Mevlid Kandilinde oruç tutmanın hükmü nedir?

CEVAP

 

 

Büyük hadis ve fıkıh âlimi olan İbni Hacer, mevlid merasiminin meşruiyeti hakkında şu hadisi zikreder:

İbni Abbas’ın rivayetine göre, Resûl-i Ekrem Efendimiz (sav) Medine’ye hicret ettiklerinde Aşure gününde Yahudilerin oruç tuttuklarını öğrenir. Oruç tutmalarının sebebini sorduğunda Yahudilerden şu cevabı alır:

“Bu çok büyük bir gündür. Bugünde Allah, Mûsâ ile kavmini kurtardı. Firavun ile kavmini suda boğdu. MÛSÂ DA BUNA ŞÜKÜR İÇİN ORUÇ TUTTU. İşte biz de bugünün orucunu tutuyoruz.”

“Bunun üzerine Peygamberimiz, ‘Öyleyse biz Mûsâ’ya sizden daha yakın ve evlâyız’ buyurdu. O günden sonra hem kendisi oruç tuttu, hem de tutulması için tavsiyede bulundu.”[1]

İbni Hacer bu nakilden sonra şöyle der:

Bundan anlaşılıyor ki, böyle bir günde, Mevlid gecesinde Allah’a şükretmek tam yerindedir. Fakat Mevlid merasiminin Peygamberimizin doğum gününe denk getirilmesi için dikkat etmek gerektir.”[2]

Cennet mekan Abdullah Baba Hz.leri bu konu da bizlere;

“Evladım! Mevlid gecesi Rasulullah (sav) Efendimizin dünyayı teşrif gecesidir, Kadir gecesi ise O’nun şerefine verilmiştir. Rasulullaha verilen Kur’an-ı Kerîm sebebiyle şeref kazanan Kadir gecesi elbette Kur’an-ı Kerîm’in kendisine indirildiği zatın doğum gecesi kadar efdal olamaz.

Levlâke levlâke Lema halaktül-eflâk” diyor Allah Habibi, sevgilisine;

- Ya Habibim! Eğer Ben, seni yaratmasaydım mükevvenatı yaratmazdım.” … Peygamber Efendimiz olmasaydı, ne dünya olacaktı, ne bu âlem…” buyurmuşlar ve

Bugün bizim için büyük bir neşedir, huzurdur, hoşluktur, güzelliktir. Günün kendine mahsus bir ibadeti yoktur ancak günün şükranesi olarak biz gündüzünü oruçlu gecesini zikirle geçiririz” Buyurur ve mevlid gecelerine aşırı hassasiyet gösterirdi. O gün en temiz elbiselerini giyer, hayır hasenatta bulunur, oruç tutardı. Akşamı da; bayram sevinci içinde o günün ehemmiyet ve önemine dair sohbet eder, Kur’an-ı Kerim okutur, ilahiler eşliğinde zikrullah yaptırır ve dua ederlerdi. Böylece geceyi en güzel şekilde ihya etmeye özen gösterir ve biz evlatlarına da bu şekilde tavsiye buyururdu.

Mübarek gecelerin ihyası ile ilgili özel bir ibadet mevcut değildir. Namaz, tilavet–i Kur'ân, dua gibi bütün ibadet çeşitleri ile gece ihya edilebilir... Mübarek gecelerde kılınan bazı hususi namazlar sünnette mevcut değildir; muteber bir rivayete de istinad etmezler. Bu, “O gecelerde namaz kılmak mekruhtur” anlamına gelmediği gibi mevlid kandilinde oruç tutulmaz da denilemez. Nasıl nafile namazları teşvik eden hadisler var ise nafile oruca teşvik eden birçok hadiste mevcuttur.

Rasulullah (sav) Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutar ve bunu ashabına tavsiye ederdi. Farklı rivayetlerde; bu günlerde amellerin Allah'a arz edildiği ve Rasulullah'ın da "Ben amellerimin, oruçlu iken Allah'a arz edilmesini isterim" dediği yer almaktadır. Bu, bu günlerde oruç tutmanın bir sebebidir. Bir başka sebep olarak da Rasulullah konuyla ilgili soruya, az önceki sebebi takviye edici sebep olarak "Ben Pazartesi günü doğdum, Şükür için oruç tutuyorum " demektedir.

Bizlerde bu hadisten Resulullah’ın doğum gününde şükür amaçlı oruç tutulabilir hükmünü çıkarıyoruz. Tutulacak oruç farzdır, vaciptir ya da sünnettir demediğimiz sürece günün şükrünü eda etmek amacı oruç tutmanın hiçbir mahsuru yoktur.

Kimi hocalar “Oruç tutulur mu?” diye sorana “Şart değildir ancak tutulabilir” demek yerine “Hayır asla tutulmaz, o gün yeme içme, yedirme içirme günüdür”  demeleri kişilerin oruç gibi bir ameli terk etmelerine sebep olacağından kaş yaparken göz çıkarmak anlamı taşıdığı aşikârdır.

Gündüzü oruçlu geçirip, yeme içme yedirme içirme gibi diğer amelleri de akşam iftar sonrası yapmakta nasıl bir mahsur olduğunu da anlamakta güçlük çektiğimizi de belirtmek isteriz.

 “Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Hâlbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler.” [3]

Allah-ü Teala’nın vermiş olduğu bu lütfu ilahi karşısında biz müminler düşen şükrümüzü eda etmektir.

 



[1] Müslim, Sıyam 127

[2] El-Hâvî fi'l-Fetevâ, 1/190.

 [3] ÂLİ İMRÂN-164

 





Okunma Sayısı : 6289

Soru Tarihi: 12/21/2015

Yorumlar
Bu soruya ait yorum bulunmamaktadır.
Bir Yorum Yazın
Adı Soyadı *
E-Posta *
Yorum *