SORU ARA
RASTGELE SORU İNCELE
SON SORULAN SORULAR
EN ÇOK OKUNAN SORULAR
SORULAN SORU
Peygamber Efendimize Salat-ü Selam, salavat getirmenin önemi nedir? Nasıl salât-ü selam getirilir? Ayakta salat-ü selam getirilir mi?
CEVAP
Salât, Arapçada hayır dua anlamına gelen pek çok kavramı içinde ihtiva eden bir terimdir. Salâtı kısaca; “Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e (sav) tebrik, tezkiye, merhamet, mağfiret, feyz-ü bereket vs. hayırlar ihsan etmesini Allah’tan (cc) dilemek” şeklinde tanımlamak mümkündür. Salât'ın çoğuluna ise salavât denir. Türkçede daha çok Hz. Peygamber'e yapılan dua manasında kullanılır.
Cennet Mekân Abdullah Baba (ks) Hz.leri;
Cenabı Zülcelal Hz.leri Ayeti kerimesinde hitap ediyor:
İnna(A)llâhe vemelâ-iketehu yusallûne ‘alâ-nnebiy(yi)(c) yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû sallû ‘aleyhi vesellimû teslîmâ(n)
“Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salavât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salavât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.” [1]
Ey Meleklerim! Habibim Ahmet, Resulüm Muhammed’e salatü selam getirin. Ben onu seviyorum, sizler de sevin. Ben ona salat-ü selam getiriyorum, sizlerde getirin.
Ey Müminler! Habibim Ahmet, Resulüm Muhammed’e salat ü selam getirin. Ben onu seviyorum, Sizler de sevin. Ben ona salatü selam getiriyorum, sizlerde getirin. Habibim hiç bir şeyi heva ve hevesine yapmadı. Ne yaptı ise benim emrim ile yaptı.
Ey iman edenler! O’na tâbi olun, onun yaptıklarını yapın, nehy ettiklerinden kaçının, buyurmaktadır.[2]
Biz Peygamber Efendimize (sav) tabi olduğumuz sürece kurtuluş vardır. O’na tâbi olalım. Vahabilerin bazıları sünnetlerini terk ediyorlar. Sünnetler ihya edilmeden vuslat olmaz. Allah’a vuslat eğer onların dediği gibi olsaydı, cennet 1 kat cehennem 1 kat olurdu ki inananlar bir tarafa inanmayan bir tarafa olurdu. Ama Cennet 8 kat, narı cehennem 7 kattır.
Allah Resulünü sevip ona muhabbet ettikçe Allah-u Teâlâ Hz.lerine kurbiyyet[3] peydah olur akabinde vuslat hâsıl olur.
Allah Resulüne salât selam getirmek; Aleyhissalatü Vesselam Hz.lerine muhabbet etmektir, onunla konuşmaktır. Onunla telefon muhaberatı yapmaktır. Onu televizyon ekranında imiş gibi karşılıklı olarak müşahede etmektir.
Sahabeyi Kiram Allah Resulü (sav)’e soruyorlar;
Ya Rasulallah! Kıyamete kadar gelecek ümmetini nasıl tanırsın?
“Sağ dizim de oturan Hasan'ı, sol dizimde oturan Hüseyin’i nasıl tanıyorsam. Bana salat selam getiren ümmetimi öyle tanırım, öyle bilirim” diyor.
Çünkü Allah (cc) perdeyi kaldırır. Şimdi ise görüyorsunuz, televizyonu açtığımızda Amerika da Japonya da İngiltere de dünyanın neresinde olursa olsun bir an içerisinde oraların görüntüleri size ulaşıyor. Ona inanıyorsun da Peygamber Efendimizin(sav) gördüğüne mi inanmıyorsun? Televizyona görüntünün gelmesine o dağlar taşlar mani olmuyor da, Peygamber Efendimize mi mani olacak?
Cenab-ı Zülcelal Hz.lerinin "habibim benim nurumdan yaratıldı, mükevvenatı onun için halk ettim " hitabına mazhar olan Peygamber Efendimizi göstermez mi?
Rasulallah (sav) Hz.leri Allahümme Salli alâ seyyidina Muhammed'in ve alâ âli seyyidina Muhammed demeden sizleri görüyor.
Allah (cc) Hz. Peygamberi övendir, O’nu sevendir, O’nu yaratandır. Sevdiği için yaratıyor Ve hitab ediyor; "Ey melekler, ey Müminler ben habibime salât selam getiriyorum sizlerde getirin.” Buyuyor.
Şöyle misal verelim; Önce meleklerin ne kadar olduğunu, şöyle toplayalım, bir hesap edelim. Bu dünyamızda altı milyar insan var, on misli cin taifesi var. Sekiz kat Cennet’e kadar mesafe var ve bu mesafe katlara ayrılmış. Her katında birbirinden onar misli daha fazla melaikeler var. Dünyamızdan başlıyorsunuz her birine onar kat, onar kat, ilave ederek hesaplıyorsunuz. Cennet’in birinci katındaki, melaikeler bu dünyadakinden yüz misli fazla. Sekizinci katta ise dünyamızda ve yedi kat Cennet’te olandan on misli daha fazla melaike var.
Rasulallah (sav) Hazretleri Miraç’a çıktığında Cebrail (as);
“Ya Nuru Muhammed! Allah’ın (cc) Arş’ında tavaf eden melaikenin bir defa bile ikinci kata geldiğini müşahede edemedim”.
“Allah (cc) Beni yarattığından beri, kaç sene olduysa bir melaikenin tavafını bitirip de ikinci kez bir daha aynı sıraya geldiğini görmedim”.
Ve bunu söyleyen La Mütenahi bir melaike. Rasululah’ın Allah indinde ne derece kıymetli olduğunu sanırım anlamışsınızdır.
Cenabı Allah, işte o melekler üzerinden Peygamber Efendimize çöl bedevisi diyen hainlere mesaj gönderiyor.
Salat-ü selam getirmek işte bu yüzden çok önemlidir. Allahu Teâlâ’nın yaptığı bir fiili, kul olarak yerine getirmektir.
Bütün enbiyalar, bütün peygamberler başları dara düştüğünde Muhammed-ül Mustafa (sav) efendimizi vesile kılmışlar, ona tabi olmuşlar. Bu tabiiyet Allah (cc) öyle hoşuna gitmiş ki Peygamber Efendimizin hürmetine sıkıntılarını gidermiş, duaları kabul etmiştir.
Ne kadar Hamdetsek, Ne kadar Şükretsek az olur…
Eşi benzeri olmaya bir sevgi, eşi benzeri olmayan bir muhabbetin gark olduğu, böyle bir iltifata mazhar olan, Allah’tan (cc) selam alan Muhammed-ül Mustafa’nın ümmeti olduğumuz için Âlemlerin Rabbisine hamd ederiz.
Havadaki, karadaki, sudaki mahlukatın en şereflisi olarak ben-i adem, ahsen-i takvim yani en güzel surette halk ettiği için hamd ederiz.
Akıl nimeti verdiği için hamd ederiz, ilim verdiği için hamd ederiz, basiret görme verdiği için hamd ederiz, lisan verdiği için hamd ederiz, işitme duyusu verdiği için hamd ederiz, ellerimizi, ayaklarımızı, vücudumuzdaki aza-i cevahirdeki kendi zikriyle zikreden, vücudumuzdaki hallerine hamd ederiz.
Hamd ancak âlemlerin Rabbisine mahsustur.
Peygamber efendimiz çok salatü selam getirmeliyiz.
Übey bin Kâ‘b şöyle anlatır:
Peygamber Efendimize:
–Ya Rasulallah! Ben Size çok salavât-ı şerife getiriyorum. Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir?” diye sordum.
–Dilediğin kadar, buyurdular.
–Dualarımın dörtte birini salavât-ı şerifeye ayırsam uygun olur mu?” diye sordum.
–Dilediğin kadarını ayır. Ama daha fazla zaman ayırırsan senin için iyi olur.” buyurdular.
–Öyleyse duamın yarısını salavât-ı şerifeye ayırayım!” dedim.
–Dilediğin kadar yap. Ama daha fazla zaman ayırırsan senin için hayırlı olur.” buyurdular. Ben yine:
–Şu hâlde üçte ikisi yeter mi? diye sordum.
–İstediğin kadar. Ama artırırsan senin için hayırlı olur.” buyurdular.
–Öyleyse duaya ayırdığım zamanın hepsinde Sana salavât-ı şerife getirsem nasıl olur?” deyince:
–O takdirde Allah Teâlâ, dünya ve ahirete âit bütün arzularını ihsan eyler ve günahlarını bağışlar! Buyurdular. [4]
Salavatı şerife getirmek bir ibadettir.
Salavat getirmenin öneminden bahseden birçok hadisi şerif vardır.
Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuşlardır:
Yanında anıldığım kişi bana tam bir salât-ü selâm getirmezse o benden değildir, ben de ondan değilim. “Allâh’ım! Benimle alâkasını devam ettirenle Sen de alâkanı devam ettir. Benimle alâkasını kesenle sen de alâkanı kes.”[5]
“Cimri, yanında adım anıldığı hâlde bana salât-ü selâm getirmeyen kimsedir.”[6]
“İhtiyacı bulunan bir şeyi teminde zorluğa düşen bir kimse bana çokça salât ve selâm göndersin. Tahkîkan[7] salât ve selâm gam ve kederleri izale eyler, rızıkları bollaştırır ve müşkülleri halletmek için yegâne bir vesiledir.” [8]
“Bir topluluk bir mecliste oturur da orada Allah Teâlâ Hazretleri’ni zikretmez ve Peygamber’lerine salavât getirmezlerse, bu yaptıkları büyük bir noksanlıktır ve kendileri için acı bir hasret ve nedâmet sebebi olur, aynı zamanda Allah tarafından bir cezayı da hak etmiş olurlar. Artık Allah Teâlâ dilerse onlara azâb eder, dilerse mağfiret eder.”[9]
“Kim bana bir defa salât ederse, bu sebeple Allah Teâlâ da ona on misli merhamet eder.”[10]
“Yanında ismim zikredildiği hâlde bana salât ü selâm getirmeyen kimse perişan olsun! Ramazan-ı Şerif’e girip de mağfiret edilmeden çıkan kimse perişan olsun! Anne ve babası yaşlılık günlerini yanında geçirip de (onları memnûn ederek) cennete giremeyen kimse perişan olsun!”[11]
“Muhammed’e ve onun Âl-i beytine salavat getirilmedikçe, yapılan her dua mahcuptur / perdelidir / engellidir (ilahi kabul huzuruna çıkamaz).”[12]
Hazret-i Ebû Bekir Sıddîk (ra) şöyle buyurur:
“Hazret-i Peygamber (sav)’e (ihlâsla) salavât getirmek; günahları, suyun ateşi söndürmesinden daha çabuk yok eder. Ona (muhabbetle) selâm göndermek, pek çok köle Azad etmekten daha faziletlidir. Rasulallah (sav)’i sevmek ise canların özünden ve Allah yolunda kılıç vurmaktan daha üstündür.”[13]
Salatü Selamın Okunuşu Nasıldır?
Yukarıda belirtiğimiz Hz. Peygambere (sav) salât-u selam getirmeyi emreden Ahzâb Suresi 56 ayetine binaen, geçmiş dönemlerde tanzim edilmiş pek çok salât-ü selam örnekleri vardır.
Nitekim İbn Ebî Leyla şöyle demiştir:
Ka’b b. Ucra ile bir defasında karşılaştım, bana şöyle dedi:
Sana Hz. Peygamberden işittiğim bir hediye vereyim mi? Hz. Peygamber bizim yanımıza geldi. Biz ona ‘Ya Rasulallah! Bizler sana nasıl selam okuyacağımızı öğrendik. Fakat sana nasıl salât okuyacağız?’ diye sorduk.
Rasulallah (sav) bize şöyle buyurdu:
Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.
Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârekte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.[14]
Hz. Peygambere (sav) en kısa şekilde, “Allahümme salli alâ Muhammed” veya “Sallallahü aleyhi ve sellem” ya da “Allahümme salli âlâ seyyidina Muhammedin ve âlâ âli seyyidina Muhammedin” diye salât-u selam getirilir.
Cennet Mekân Abdullah Baba (ks) Hz.leri;
“Allahümme salli âlâ seyyidina Muhammedin ve âlâ âli seyyidina Muhammedin” dedikten sonra “cemi-il enbiyai vel mürselin ve sahbihi ve sellim ” yani
“Ey Allah'ım ! Efendimiz Hz. Muhammed'e, evladu iyaline, ashabına ve gelmiş geçmiş cümle peygamberlere salat-u selam eyle” derseniz, Rasulallah Efendimiz ve iki yüz yirmi dört bin enbiyanın ruhuna da salat ve selam göndermiş olursunuz ki bunun ahirette çok faydasını görürsünüz inşallah.
Adem safiyullahdan Muhammed-ül Mustafa ya kadar gelmiş geçmiş peygamberlerine, Peygamber Efendimiz (sav) Hz.lerini vesile olarak salat ü selam getirir iseniz, Peygamber Efendimizin sünnetlerini ihya ederseniz, Cenab-ı Zülcelal Hz.leri umduklarınıza nail eder, korktuklarınızdan hıfzu Muhafaza eder.” Buyurmuştur.
Nasıl Salât-ü Selam Getirilir?
Rasulallah (sav) şöyle buyurmuşlardır:
“Bir kimse bana salât-ü selâm getirdiği zaman, onun selâmına karşılık vermem için Allah Teâlâ ruhumu iade eder.”[15]
“Kim kabrimin yanında bana salât ederse ben onu işitirim. Kim de uzaktan salât ederse o bana ulaştırılır.”[16]
Cennet Mekan Abdullah Baba (ks) Hz.leri;
“Salavat-ı şerife getirdiğimizde münadi melekler tarafından çektiğimiz salavatlar Peygamber efendimize (sav) iletilir. Cuma günleri ise okunan salavat-ı şerifleri bizzat kendisi tarafından alınır, perde açılır Rasulallah (sav) bizi görür.
Bu sebepten ötürü salavat-ı şerifleri çeker iken edebe mugayir hareketlerden uzak durmalıyız. Yatarken salavat-ı şerife çekilmemelidir. Cenab-ı Zülcelal Hz.leri habibime saygı gösterin diyor. Salavat-ı şerife getirirken muhakkak oturarak getirmemiz lazımdır.
“Onlar ayakta, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı zikrederler.”[17] Ayetti kerimesin fehvasınca yatarken Allahu Teâla’yı zikredebiliriz ancak Allah azze ve celle bizim tüm halimize vakıftır.” Buyurmuşlardır.
Ayakta Salavat Getirilir mi?
Peygamber Efendimiz (sav);
Cibril bana:
Ya Muhammed (sav) Sana senden önce hiçbir kimseye getirmediğim bir müjde ile geldim. Allah Teâla senin için söyle buyurdu:
Ümmetin den kim ayakta iken üç defa Salâvat getirirse, oturmadan önce Allah (cc) onu bağışlar. Otururken üç defa getirirse kalkmadan Allah'ın affına mazhar olur, buyurunca efendimiz (sav) bu müjdeler üzerine şükür secdesine kapandı.[18]
Ayakta salavatı şerife getirilir. İmam hutbe irad ederken salavat-ı şerifleri ayakta okumaktadır. Sakalı Şerifi ziyaret ederken salavat-ı şerifleri ayakta okumaktayız. Medin-i Münevvere de Resulullah’ı selamlarken ayakta salat-ı şerifelerimizi okumaktayız. Mevlid-i Şeriflerde salavat-ı şerife getirilirken Hz. Peygambere beslenen saygı ve sünnetine bağlılığımızı ifade etmek için ayağa kalkılır ve öyle okunur.
Salavatı Şerife’nin Çekileceği ve Çekilemeyeceği Hususlar;
Kadınlar âdet günlerinde veya nifâs (lohusalık) hâllerinde iken dua edebilirler; Bunun yanında, kelime-i şehadet, kelime-i tevhid, istiğfar, salâvat-ı şerife getirebilirler.
Salât-ü selam için besmele çekme zorunluluğu da yoktur. Mümin her halinde abdestli olmalıdır. Kişinin abdesti yoksa zikir çekebilir aynı şekilde dualar okuyabilir, salavat–ı şerifler çekebilir. Ancak bizzat Üstadımızdan duyduğumuz bir ifadeyi de eklemek isteriz.
“Evladım derviş her an abdestli olur ancak bazı sebeplerle abdestinizi muhafaza edemediğinizde dua hükmünde ki zikir ve tesbihleri çekmenizde bir mahsur yoktur. Şunu unutmayın eğer abdestli olarak zikreder, tesbih çekerseniz bu Allah-ü Azümüşşan’ın makamına tıpkı füze gibi hızlı ulaşır. Abdestsiz çekilenlerde ulaşır ancak yavaş yavaş” diyerek nüktedan bir tavırla bizi uyarmıştır.
Bu ifadesi “abdestim yok” deyip dilimizi dua ve zikirden mahrum bırakmamız adına verilmiş bir ruhsattır. Allah kendisinden ebeden razi olsun.
Sultan Mahmud Gaznevi, Muhammed adındaki hizmetçisine her defasında çok sevdiği bu Muhammed adıyla hitap ettiği halde bir defa da babasının ismiyle hitap eder. Buna üzülen hizmetçi, neden çok sevdiği güzel ismiyle değil de babasının ismiyle çağırdığını sorunca Sultan’dan şu cevabı alır:
"Ben her defa abdestli bulunuyor, o yüce ismi abdestle söylüyordum. Bu defa abdestim yok! O mübarek ismi abdestsiz ağzıma almaktan utandım!"
Salât-ü selam getirmek için belirli bir vakit ve sayı yoktur. Kişi dilediği zaman ve istediği miktarda salât-ü selam getirebilir.
Efendimiz (sav)'in ismi anıldığında salavat getirmek sünnettir. Salavat da bir dua olduğu için, nasıl ki dualardan sonra eller yüze sürülür, öyle de salavattan sonra da eller yüze sürülebilir.
Salavat-ı Şerif-e getirilirken ya da Peygamber Efendimizin adı anıldığı zaman sağ elimizi kalbimizin üzerine koymamızın sebebi ise hem saygının ifadesidir hem de sahabeyi kiram Hz.lerini taklit etmek içindir. Bu yüzden yapmakta bir sakınca yoktur. Sahabeyi Kiram efendilerimiz peygamberimizi o kadar çok severlermiş ki O'nun ismini duyduklarında sevgilerinden dolayı kalpleri yerinden çıkacak gibi şiddetli atmaya başlarmış. Onlar da kalpleri yerinden çıkmasın diye gayr-ı ihtiyari kalplerini tutarlar, teskin ederlermiş. Bu hareket dergâhımızın bir edebidir. Yalnızca bu hareket kafi olmaz, Peygamber Aleyhisselam Efendimizin ismi anıldığında veya yazıldığında mukabelede bulunarak salavat getirmek yani SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM veya ALEYHİSSELAM demek görevimizdir. Bunu yapmayan da vebale girmiş olur.
Cennet Mekan Abdullah Baba (ks) Hz.leri özellikle özel gecelerde Salavatı Şerifeleri “Salat-ı Seba” şeklinde çektirler bu salavat usulünün manen ve madden hayırlara vesile olduğundan bahsederlerdi.
SALAVAT-I SEBA
Allahumme salli ve sellim ve barik ala seyyidina[19] Muhammedin ve ala alihi adede kema lillahi ve kema yeli kubi kemalihi
Allahumme salli ve sellim ve barik ala mürşidina[20] Muhammedin ve ala alihi adede kema lillahi ve kema yeli kubi kemalihi
Allahumme salli ve sellim ve barik ala es-elina[21] Muhammedin ve ala alihi adede kema lillahi ve kema yeli kubi kemalihi
Allahumme salli ve sellim ve barik ala hayr-ul vera[22] Muhammedin ve ala alihi adede kema lillahi ve kema yeli kubi kemalihi
Allahumme salli ve sellim ve barik ala şems-i düha[23] Muhammedin ve ala alihi adede kema lillahi ve kema yeli kubi kemalihi
Allahumme salli ve sellim ve barik ala bedr-i düca[24] Muhammedin ve ala alihi adede kema lillahi ve kema yeli kubi kemalihi
Allahumme salli ve sellim ve barik ala nur-ül hüda[25] Muhammedin abdike ve habibike ve resulike nebiyyun ümmiyyun ve ala alihi adede kema lillahi ve kema yeli kubi kemalihi [26]
[1] Ahzâb Suresi 56 (Allah’ın Peygamberimize salatı, kendisine hayır takdir etmesidir; ona rahmet ve mağfiret etmesi, bereketini ve rızasını lütfetmesi ve meleklerinin yanında onu övmesidir. Meleklerin Peygamberimize salatı ise Ona istiğfar ve dua etmeleridir.)
[2] Dikkat edilirse ayette Allah ve melekler için sadece salat kavramı zikredilmişken müminlere, salata ilaveten ona selam etmeleri de emredilmiştir. Müminler salatın yanında ayrıca selam ederek “Allah seni korusun hiçbir kötülük sana dokunamasın.” diye peygambere dua etmektedirler. Zira Allah Resulü'ne salatın, ancak küçük-büyük her şeyde ona boyun eğme anlamına gelen selam ile ağırlığı olur. (Nisa, 4/65.) Emirlerine isyan ederek ona salat edilmiş olmaz.
[3] Dünyadan uzaklaşma ve Allah'a yakınlık
[4] Tirmizî, Kıyâmet, 23/2457; Hâkim, II, 457/3578; Beyhakî, Şuab, III, 85/1418; Abdurrazzâk, II, 214
[5] Deylemî, el-Firdevs, III, 634
[6] Tirmizî, Deavât, 100
[7] İnceleyerek. Araştırma suretiyle. Hakikatını öğrenerek.
[8] Kenzü’l-İrfân, 5
[9] Tirmizî, Deavât, 8/3380
[10] Tirmizî, Vitir, 21/485. Ayrıca bkz. Müslim, Salât, 70; Ebû Dâvûd, Vitir, 26/1530; Nesâî, Ezân, 37/676; Sehv, 55/1294)
[11] Tirmizî, Deavât, 100/3545
[12] Mecmau’z-Zevaid, h. no.17278
[13] Hatîb el-Bağdâdî, Târihu Bağdâd, Beyrut 1422, VIII, 39
[14] Buhârî, Enbiya,10; Da’avat, 31, 32; Müslim, Salat, 65, 66, 69
[15] Ebû Dâvûd, Menâsik, 96
[16] Beyhakî, Şuab, II, 215
[17] Âl-i İmran Suresi 191
[18] El Mustadraf2/283
[19] Efendimiz,
[20] Mürşidimiz
[21] En saadetlimiz, en mutlumuz
[22] Âlemlerin hayırlısı
[23] En parlak zamânında güneş nasıl aydınlatıyorsa, dünyâyı öyle aydınlatan,
[24] Karanlık geceyi aydınlatan mehtâb gibi küfrün zulmetinden insanlığı kurtaran,
[25] İnsanları doğru yola götüren nûr olan
[26] Muhammed’e ve O'nun yakınlarına bütün mahlûkâtına ihsân ettiğin ni‘metler adedince ni'met, rahmet ve bereket ihsân eyle.
Okunma Sayısı : 4058 Soru Tarihi: 2/26/2023