SORULAN SORU

Dava nedir? Dava adamı kimdir? Dava adamı nasıl olmalıdır? Dava adamı olmak için nasıl bir yaşantı sergilemek gerekir? Dervişlerin dava adamı olması için neler yapmaları gerekir?

CEVAP

Dava; bir hakkı savunmak, muhafaza ve müdafaa etmek için sahiplenmek demektir. Dava kararlılıkla taşınan, uğrunda fedakârlık yapılan, hep daha ileriye götürülmek istenen şeyin bizatihi kendisidir.

Dava Adamı Kimdir?

Dava adamı ise inandığı değerler uğrunda can, mal ve kısaca tüm benliğiyle kendini bu uğurda feda edebilendir.

Dava adamı, davasına inanan, davasını anlayan, davasını kendi hayatında fiilen yaşayan ve gücü nispetinde davasını başkalarına anlatan itikat ve amel sahibi kimsedir.

Dava adamı, Hak uğruna yaptığı mücadelede önüne çıkan engeller karşısında korkarak mücadeleden vazgeçen değil, tam tersine her engelle birlikte mücadele azmini arttıran insandır.

Dava adamı, Kemiyetin keyfiyete yani, niceliğin niteliğe galip gelemeyeceği şuurunda olan kalabalıktan korkarak, kalabalığın arasına katılan değil. O kalabalığın karşısına çıkarak, gidilen yolun yanlışlığını korkusuzca haykırandır.

Dava Adamı, temsiliyet makamında olduğunu hiç unutmayan, temsiliyetin ise kâl[1] ile değil, hal[2] olacağını bilen kimsedir.

Dava Adamı,  yaşamak için yaşamaz, yaşatmak için yaşayan kimsedir.

Dava Adamı, bir iş yapacakken yokları saymakla işe başlamayan. Var olanları düşünerek adım atan kimsedir. [3]

Dava Adamı, Bir adım atacağı zaman elde edeceklerini değil, elden çıkaracaklarını düşünen, Asla teşekkür, takdir, iltifat, alkış beklemeyendir.

Her mümin dininin görevlisidir, her mümin dininin davasının adamıdır. Müslüman için dini aynı zamanda davasıdır. Hiçbir zaman iman ettiği ve gereklerini yerine getirmekle sorumlu olduğu dininin, hem kendisi için hem de bütün insanlık için temel bir dava olduğunu hatırından çıkarmaz.

Şeriatın bir cüzü de emr-i bil maruf nehy-i anil münkerdir. Kullar yeryüzüne sadece Allah’a kulluk yapmak, Allah’ı bilmek, Allah’a ezelde vermiş olduğu sözü yerine getirmek için gelmiştir. Bu sözlerden bir tanesi de iyiliği emredip kötülükten nehyetmektir. İyiliği emretmek, Hak için mücadele etmek bir davadır. Mümin inandım deyip kenara çekilemez.

Mümin davasının adamıdır. İnandığı değerler uğrunda can, mal ve kısaca tüm benliğiyle kendini bu uğurda feda edebilendir. 24 saatinin her bir anında, her bir hareketinin, her bir davranışının Allah için olduğunun şuurunu taşımalıdır.

Dava adamı, Allah dostlarını dost bilecek, düşmanını düşman bilecek ve karşı mücadele edecektir. Etliye sütlüye karışmayan haktan yana tavrını koyamayan, kılıktan kılığa giren bir insan dava adamı olması düşünülemez.

Her mümin kendi durumuna pozisyonuna, gücüne, kuvvetine, istidadına göre tayin edilen görev cihetinde dava adamı olmalı, gücü yettiğince de davayı omuzlamalıdır. İstidat ve kabiliyet neye meyilli ise ona göre kendine mücadele alanı seçmelidir.  İlla ki herkesin hadis anlatacak, tefsir yapacak durumu yoktur. İstidadı atom üzerineyse en güzel şekilde keşfini yapmalı ve İslam adına büyük bir mücadele başlatmalıdır. İstidadı makine üzerineyse en güzel silahları, en güzel makinalarını yapmalıdır. Bu da Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam’ın davasının bir parçasıdır; düşmanın silahıyla silahlanmak.

“Düşmanlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın. Savaş atları yetiştirin ki bu hazırlıkla Allah’ın düşmanlarını, sizin düşmanlarınızı ve onların ötesinde sizin bilemeyip de ancak Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutup yıldırasınız. Allah yolunda her ne harcarsanız, onun karşılığı size eksiksiz ödenir, size asla haksızlık yapılmaz.”[4]

Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam’ın bir davası vardı.  Davası olan İ'lâ-yi Kelimetullâh’ı [5] kâinatın her yerine ulaştırmak için gece gündüz demeden mücadele etti. Zorluklardan yılmadı. Eğilmedi, bükülmedi, korkmadı, yorulmadı.

Müşrikler, Peygamber Efendimize (sav) davasından vazgeçmesi için para, mal, mülk ve makam teklif etmişlerdi. Mekke’nin Valiliğini bile teklif eden müşriklere Peygamber Efendimizin(sav) cevabı çok netti:

‘’Güneşi sağ elime, Ay’ı sol elime verseniz dahi, davamdan vazgeçmem.’’ [6]

Cennet Mekân Abdullah Baba (ks) Hz.lerinin buyurduğu üzere;

Peygamber Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam Hz.leri yeri geldi ordu komutanı oldu, yeri geldi öğretmen oldu, yeri geldi tabip oldu, yeri geldi inşatta ustabaşı oldu, tek başın kalsa bile mücadeleyi hiçbir zaman bırakmadı. 

Peygamber Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam’ı davasının merkezine yerleştirmeyen hiçbir hareket başarıya ulaşamamıştır, ulaşamayacaktır.

Bir Müslümanın davasını, yolunu sahiplenmesi gerekir. Sevdiğine, dinine, mukaddesatına yoluna sahip çıkmıyorsan, sen dava adamı değilsin. Bir yerde bu değerlere küfrediliyor, laf söyleniyor ve sen tarafsız kalıp ses çıkarmayıp, sahiplenmiyorsan sen DAVA ADAMI değilsin. Ben işte şu kadar namaz kılıyorum, oruç tutuyorum gibi sadece vazifesi olan amelleri yaparak dava adamı olunmaz.

Cennet Mekân Abdullah Baba (ks) Hz.leri;

Lut (as) Kavminde kötü filleri yapan çok az bir kişidir. Bu kişileri ıslah etmedikleri için Allah-u Teâlâ seksen bin kişiyi helak etmiştir. Bu seksen bin sabahlara kadar namaz kılardı.

Aziz ve Celil olan Allah Hazreti Musa’ya:

 “Ey Musa! Benim için ne yaptın?” diye sorar.

Hazreti Musa (as) 

Ya rabbi, senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim, seni zikrettim. Şeklinde cevap verir.

Allah (cc);

Ya Musa, kıldığın namazlar, seni cennete kavuşturacak yoldur, kulluk vazifendir. Oruçların, seni cehennemden koruyan kalkanlardır. Verdiğin zekâtlar, kıyamette, sana gölgelik olur. Zikirlerin de, o günün karanlığında, sana ışıktır. Bunların faydası sanadır. Benim için ne yaptın? diye sorar.

Hazreti Musa (as);

-  “Rabbim! Senin için yapılması gereken amel nedir?”  diye sorunca Allah (cc); 

“Sırf benim için dostlarımı sevip, düşmanlarıma düşmanlık ettin mi? ” şeklinde cevap verir.[7]

Dava adamı olmak için;

Firavun ‘un Karşısında Olmak Yetmez! Musa'nın (as) Yanında Olmak Gerekir.[8]

Nemrut'a karşı olmak yetmez, İbrahim gibi putları kırmak gerek.

Cennet Mekan Abdullah Baba (ks) Hz.leri;

Bak evladım, şu ilimle uğraşan hoca efendilere gitsek şurada zorla Müslüman kızların başını açıyorlar desek,  biz ilmimizi okuyalım, insanlara tebliğde bulunalım derler. Müdahil olmazlar. Bir sarhoşa denk gelseler vay hain, vay fasık diyerek aşağılarlar.

Evladım!

Müslüman duyarlı olması lazım.

Davasının müdafaasın da olması lazım.

Biz hayatımızın her devresinde buna ihtilalleri de katarsak sonunda ölüm bile olsa davamızı savunduk.

Dava, niteliksiz çokluklarla, kuru kalabalıklarla değil. Dava adamlarının çokluğuyla ayakta kalır, hedefe ulaşır.

Dava adamı bir guruba dâhil olmak değil, bir duruşa sahip olmaktır.

Dava adamı, zor zamanların adamıdır. Ahde vefa sahibidir, vefakârdır.

Bu yol uzaktır menzili çoktur,

Geçidi yoktur derin sular var.[9]

Şeyhin birinin yanına gençten ve tecrübesi az bir talebesi gelip şikayetlenmeye başlamış.

Efendim,  demiş bıkkın bir halde;

- Bu tasavvuf ilmi, bu aşk yolu bana çok zor geldi. Onca zamandır bu kadar çile ve acı çekip de bir menzile varamadım. Bu aşk vadisinde benim gideceğim yol yok. Bu kadarı bana çok acı geldi, gayri dayanamıyorum. Ben vazgeçeceğim efendim. der

Şeyh talebesini dikkatle dinlemiş evvela. Bir vakit sükût ettikten sonra yanında diz kıran talebesinin gözlerinin içine tebessümle bakıp;

-Eyvallah evlat,  demiş.  Lakin vazgeçmek kolaydır. Kolay olanı seçmek de kolay. Asıl mesele zor olanda sebat etmektir. İşte o vakit bu menzilde yol alırsın. Yoksa unutulur gidersin evlat.

-Nasıl yani efendim?

-Bak evlat, bu menzilde onca çile çeken lakin bir kez ah etmeyen sonunda mecnun diye anılan Kays’ı tanırsın değil mi?

-Elbette tanırım efendim. Onu kim tanımaz!

-Peki, onca yokluk içinde asıl varlığa ulaşan Beyazıt Bestami’yi de tanır mısın?

-Hiç tanımaz olur muyum? Tanırım elbet.

-Şems Hz.lerinin yanında bin bir çileye talip olan Aşk eri Hz. Mevlana’yı tanır mısın?

-Tanırım efendim,

-Eyvallah. Peki bu yolda gayret eden bir Bağdatlı Hasan vardı. Onu tanır mısın?

Bir zaman düşünmüş durmuş genç talebe. Hatırlamaya çalışmış olmamış.

-Yok efendim, demiş biraz mahcup “tanımam”

-Tanımazsın elbet, demiş şeyh “çünkü o vazgeçmişti”

Dava adamı yolundan ne olursa olsun vazgeçmeyendir.

Vazgeçtiğimiz gün sadece kaybettiğimiz gün olmaz bizim için, aynı zamanda kaybolduğumuz gündür.

Onun için biz vazgeçemeyiz.

Hiç Kimse yoksa ben varım diyen dava adamıdır.

Ben varım diyenlere selam olsun…



[1] Söz

[2] davranışlarla

[3] Olumsuzluklara odaklanmak şeytanın bir hastalığı olarak görülür.

[4] Enfal Suresi 60

[5] İ'lâ-yi Kelimetullâh: Allah'ın adını yüceltmek için Allah'ı inkar edenlere karşı savaşmak.

[6] Sîretu İbn Hişam, 1/266; İbnu Seyyid’n-nas,Uyunu’l-eser, 1/132; İbn Kesir, es-Sîretu’n-Nebeviye, 1/474;  Beyhakî, Delail’u’n-Nübüvve-şamile- 2/63; Taberî, 2/218-220

[7] Mektubat-ı masumiyye

[8] Muhsin Yazıcıoğlu

[9] Yunus Emre Hz.leri





Okunma Sayısı : 1531

Soru Tarihi: 2/12/2023

Yorumlar
Züleyha Özkaral

Allah razı olsun

MEHMET GÜL

Rabbim razı olsun ne mutlu dava erlerine selam hidayete tabi olanlara vesselam

Mehmet Gül

Allah'a kul olmayan davasına er olamaz.(Prof Dr Necmettin Erbakan) Rabbim bizleri kendine lâyık kul Habibine lâyık ümmet eylesin.

Bir Yorum Yazın
Adı Soyadı *
E-Posta *
Yorum *