SORU ARA

SORULAN SORU

Yaşadığımız bu âlemin Dergah-ı Uluhiyette kıymet ve değeri nedir?

CEVAP


İnsanın doğumuyla başlayan sınırlı olan yaşam serüveni ölümüyle son bulur. Bu sınır olan yaşam serüveni içersin de insan Allah(cc) sunduğu nimetlerden faydalanarak iyi ve ya kötü işler yaparak hayatını idame ettirir. En sonunda ebedi âlem olan ahirete göç eder.

Ayeti Kerimelerinde Yüce Yaradan;

"Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Eğer inanır, (günahlardan) korunursanız (Allah) size mükâfatlarınızı verir…” [1]

"O hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O üslündür, bağışlayandır" [2] buyurmuştur.

Bu dünya hayatı geçicidir. Asıl yurt ahirettir. Bırakın insanlar için değerli olması düşünülmeyen bir dünyanın Allahu Teâla katında değerli olması düşünülemez.

Peygamber Efendimiz (sav) Hz.leri;

“Dünyanın, Cenâb-ı Hakkın yanında bir sinek kanadı kadar kıymeti olsaydı, kâfirler bir yudum suyu ondan içmeyecek idiler.” [3] Buyurmuşlardır.

Bu âlem “Dârul Fiten dir”, “Dârul İmtihan dır”, İmtihan hanedir.

"İnsanlar, "İnandık" demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler." [4]

Peygamber Efendimiz (sav) Hz.leri sahabeyi kiram Hz.leriyle dünya hayatıyla ilgili birçok sohbetler yapmıştır.

Eshab-ı kiramın büyüklerinden Cabir bin Abdullah hazretleri anlatıyor:

Resulullah efendimizin sohbetindeydik. Beyaz yüzlü, güzel saçlı, üzerinde beyaz elbise olan biri huzura geldi. Selam verdi. Resulullah efendimiz onun selamını aldı. o beyaz elbiseli zat sordu:

— Ya Resulullah, dünya nedir?

Dünya, uykudaki bir kimsenin rüyası gibidir.

— Ya Resulullah, ahiret nedir?

Kiminin Cennete, kiminin Cehenneme gideceği ebedî hayattır.

— Cennet nedir?

Dünyayı terk edene, sonsuz nimetlerin verildiği yerdir.

— Cehennem nedir?

Dünyayı isteyip ahireti unutana verilen yerdir.

— Bu ümmetin hayırlısı kimdir?

Allah’a itaat eden ve ömrünü Onun yolunda tüketendir.

— İnsan dünyada nasıl olmalıdır?

Geçip giden veya kâfilesini arayan bir yolcu veya acele işi olan biri gibi olmalı.

Bundan sonra o kişi geçip gitti. Nereye gittiği görülmedi.

Resulullah Efendimiz, (Bu gelen Cebrail aleyhisselam idi, sizin dünya için kanaatkâr, âhirete de rağbetli olmanızı temin için geldi) buyurdu.

Birçoğumuz diyecek ki dünyada hiç mi işimiz olmasın? Dünyada tabi ki işimiz olacak. Dünya Ahiret hayatının tarlası. Cennet ve cemaullah bu dünyada kazanılacak. Fakat bu dünya bizim amacımız olmamalı, aracımız olmalı. Biz bu ölçüyü maalesef koymadığımızda ötürü bakıyoruz dünya bir anda amacımız olmuş. “Çalışmak ibadettir”, diyerek Yüce Allah'ın farz kıldığı ibadetleri terk ederek, insanın kendini tamamen dünyaya vermesi doğru değildir. Evet, çalışmak da ibadettir, fakat üzerimize farz olan ibadetleri yerine getirdikten sonra, meşru yoldan çalışmak, çoluk çocuğumuzun rızkını temin etmek için gayret sarf etmek ibadettir.

Bu dünya sadece ihtiyacımız olanı almak için bize emanet olarak tevdi olunmuştur. Efendimiz (sav) buyuruyorlar ki

"Kimin arzusu ahiret olursa, Allah onun kalbine zenginliğinden koyar ve işlerini derli toplu kılar; artık dünya ona ha­kir ( Küçülmüş ) olarak gelmeye başlar. Kimin hedefi de dünya olursa, Allah, i­ki gözünün arasına ( dünyanın ) fakirliğini koyar; işlerini de darmadağınık eder. Netice olarak; dünyadan da eline, kendine takdir edilmiş olandan fazlası geçmez .” [5]

Hz. Mevlâna der ki:

"Allah muhabbetinden yoksul, fakat Dünya malına istekli kişi, fakirliğin nakşıdır, resmidir! Böylesi talihsiz kimse can ehli, yani manevi hayat sâhibi değildir. Köpek resmine sen kemik atma... Onda lokma yoksulluğu vardır, Hak yoksulluğu yoktur. Ölünün önüne yemek tabağı koyma... Ekmek dervişi, toprak balığı gibidir. Şekli balığa benzese de denizden ürker, kaçar. O tavuk gibi ev kuşudur, Hakk'a yakınlık dağında bulunan hidâyetin Zümrüd-i Ankâ'sı değildir. Güzel yemekler yer, şerbetler içer, yani dünya lokması yer ama Allah lokması yemez. O sahtekâr, yemek içmek için Hakk'a âşıktır. Yoksa ruhu Allah’ın manevi güzelliğinin hüsn-i cemâlinin âşıkı değildir." [6]

Cennet Mekan Abdullah Baba (ks) Hz.leri Bir gün Vefat eden bir dervişinin babası için taziye ziyaretinde bulunmak üzere cenaze evine gelir. Taziyelerini ilettikten sonra, orada bulunan dervişlerine dönerek; evladım babanızın yanına bir hediye koydunuz mu? Diyerek soru sorarlar. Dervişler bir anda şaşırırlar. Bilirler ki islama göre kabre bir şey konulmaz. Efendim siz daha iyi bilirsiniz ama biz bir şey koymadık derler. Cennet Mekan, Evladım koca bir yüzüğü vardı onu koysaydınız bari diyerek, kinaye yaparlar. Vefat eden kişinin evlatları; Efendim kefenden başka bir şey koymadık ,derler. Cennet Mekan Abdullah Baba (ks) Hz.leri;

Ya Evladım ahiret hayatına giderken bu dünyadan bir toplu iğne dahi götüremiyorsunuz. Bu dünyada babınızın dertlendi, tasalandığı ömrünü feda ettiği tarlalar, evler, kamyonlar hepsi bu dünyada kaldı. Bizim tasalanmamız gereken, dertlenmemiz gereken ahirete götüreceklerimizdir. Yoksa bu dünya nimetleri geçicidir. Buyurarak orada bulunan herkese bir öğüt vermiştir.

Ayeti Kerimede;

"Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Eğer inanır, (günahlardan) korunursanız (Allah) size mükâfatlarınızı verir…” [7] 

Hz. Ömer (ra), bir gün Allah Resulünün huzuruna girdi. Efendimiz yattığı hasırın üzerindeydi ve yüzünün bir tarafına, hasır iz yapmıştı. Odasının bir yanında işlenmiş bir deri, bir diğer köşesinde de içinde birkaç avuç arpa bulunan bir torba vardı. İşte Allah Resulünün odasında bulunan eşya bunlardan ibaretti. Hz. Ömer, bu manzara karşısında rikkate geldi ve ağladı. Allah Resulü niçin ağladığını sorunca Hz. Ömer “Ya Resulullah! Şu anda kisralar, krallar saraylarında kuş tüyünden yataklarında yatarken, sen sadece kuru bir hasır üzerinde yatıyorsun ve o hasır senin yüzünde iz bırakıyor. Gördüklerim beni ağlattı” cevabını verir. Bunun üzerine Allah Resulü, Hz. Ömer’e şu karşılıkta bulunur. “İstemez misin ya Ömer! Dünya onların, ahiret de bizim olsun.” [8]

Başka bir rivayette “Dünya ile benim ne alakam olabilir? Ben bir yolcu gibiyim. Bir ağaç altında gölgelenen bir yolcu... Sonra da orayı terk edip yoluna devam eden ...” [9]

Bugün büyüklerimize “ bu yaşınıza kadar ömrünüzde ne yaşadınız ne gördünüz?” diye bir soru sorsak verecekleri cevap Peygamber Efendimizin vermiş olduğu cevaptan başka bir şey olamaz. “Göz açıp kapayıncaya kadar geçti”

Aziz Mahmut Hüdai Hz.leri: Günler geçip gitmekteler, Kuşlar gibi uçmaktalar.

Dünyada yaratılmış en şerefli en izzetli varlık olan insanı değerli yapan taşımış olduğu imandır, İslam’dır. Allah için islam için yapmış olduğumuz şeylerin dışında yaptığımız her şey yok olmaya fani olmaya mahkûmdur.  

Câbir (ra)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah Efendimiz bir pazar yerine uğramıştı. Etrafında ashâbı da vardı. Orada küçük kulaklı bir oğlak ölüsüne rastladı ve kulağından tutarak:

- Hanginiz bunu bir dirheme satın almak ister?  diye sordu. Ashap:

- Daha az parayla bile olsa almayız, onu ne yapalım ki, dediler. Sonra Resûl-i Ekrem:

- Size bedava verilse ister misiniz?  diye tekrar sorunca, onlar:

- Vallahi o diri bile olsa kulaksız olduğu için kusurludur. Ölüsünü ne yapalım? diye cevap verdiler. Bunun üzerine Efendimiz:

- Allah’a yemin ederim ki Cenâb-ı Hak katında dünya, önünüzdeki şu oğlak ölüsünden daha değersizdir. buyurdu. [10]

Biz dünya hayatının bir kenara bırakıp her şeyden elimizi ayağımızı çekeceğiz anlamına da gelmemeli. Hayatımızı idame ettirmek, kimseye muhtaç olmadan ahiret hayatımızı fayda sağlamak amacıyla dünya işleri meşgul olacağız. Cennet Mekan Abdullah Baba (ks) Hz.lerinde dediği gibi “ uzun amel beşinde koşmayınız.” Biz sadece seferden sorumluyuz. Sebepler dairesinde üzerimize düşeni Allah’ın istediği ölçülerde yaparız, takdir, zafer Allah’a aittir. Allahu Teâlâ ayeti kerimesinde, “Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler…” [11] Buyurmuştur. Bizler ne yapıyoruz gücümüzün yetmediği yükün altına kendimiz girmeye çalışıyoruz. Ne kadar çabalasak ta ne kadar uğraşsak ta takdir öteye varamayız. Şems-i Tebrizi Hazretleri ne kadar güzel söylemiş;

“Allahu Teâlâ’nın bize ikram ettiği kadarı olduğu kadardır.” Vermiş olduğu nimetler Allah’ın lütfu ve keremidir, onun dışındakilerin hepsi de Allah’ın kuvvet ve kudretinin elinde olan bir durumdur. diyor

Peygamber Efendimiz (sav); .

"Ahir zaman gelince insanlara mutlaka altın ve gümüş para gerekir ki, onunla kişi, hem dinini hem de dünyasını ayakta tutabilsin." [12]

“Ahir zamanda mümin için zenginlik saadettir.” [13]

Hadislerden anlaşılacağı üzere ahir zamanda insanların ihtiyaçları çok fazla artığından dolayı dünya malı peygamber efendimiz zamanında bir külfetken günümüzde elzem olmuştur.

Çalışıyoruz ama karşılığını alamıyoruz diyorlar, Rabbimizin rıza ilahilerini kazanmak adına yaptığımız her ibadetten sonraki çalışmalarımızın karşılığını muhakkak alırız. Bunun bir kısmı bu alemde diğer büyük kısmı ahiret alemine kalmaktadır. Rabbimizin bize ikram ve iltifatı neyse olduğu kadar diyoruz olmayan kader diyoruz değil mi? Beş vakit namazını kılan, Allaha secde eden, daim zikir üzere olana kullarını Rabbimiz ne mahcup eder nede mağdur eder. Ama bunlardan beri olursa kişi

“Her kim de zikrimden yüz çevirirse, ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.” [14] Ayeti kerimenin fehvasına muhatap oluyor.

Allah için çalışıp, Allah için infak etmemiz lazımdır. Ne kadar ikram ve izzette bulunursak o kadar malımızı mülkümüzü ziyadeleştirir. Bir nevi şükürdür.

Peygamber Efendimiz (sav) Hz.leri zamanında zengin bir sahabe ben vefat ettikten sonra bütün malımı mülkümü beytülmala bağışlayacağım der. Vefat ettikten sonra vasiyeti üzere bütün malı beytülmala bağışlanır. Sahabeyi kiram birleşip ambarındaki bütün hurmaları devlet hazinesine taşırken bir hurmayı yere düşürürler. Peygamber Efendimiz (sav) hurmayı yerden alarak; Dünyada iken şu düşen hurmayı sadaka olarak vermiş olsaydı öldükten sonra verdiği bütün mallardan daha çok ecir ve sevaba ulaşırdı.

Bir başka hadisi şerifte;

“Kişinin (sağlıklı iken) hayatında bir dirhem sadaka vermesi, ölümü esnasında yüz dirhem sadaka vermesinden daha hayırlıdır.” [15]

İslam’ı yaşarken dengeli olmak lazım bir cihetten bakıp öyle hareket ederek İslam’ı yaşamak olmaz. İfrat ve tefritten uzak orta yol üzeri olması lazımdır. İslam ümmeti, orta ümmettir yani dengeli bir ümmettir.

Ayeti kerimede;

Onlar, sarf ederken israf ve cimrilik etmez, ikisi arasında orta bir yol tutarlar. [16] Buyurmuşlardır.

Rabbim bizleri dünyanın geçici nimetleri kanıp ahireti unutanlardan eylemesin inşallah.

 



[1] Muhammed Suresi, 47/36

[2] Mülk Suresi, 67/2

[3] İbni Mace, Zühd 3; Tirmizl Zühd: 13

[4] Ankebut Suresi /2

[5] Tirmizi, Kıyamet 31, Hds.: 2467

[6] Mesnevî , beyt: 2752-2756

[7] Muhammed Suresi, 47/36

[8] Buhârî, Tefsir (66) 2

[9] Tirmizi, Zühd 44

[10] Müslim, Zühd, 2

[11] Bakara Suresi 286

[12] Taberani'den, R. Ehadis, no: 815

[13] Kenzu’l-Ummal, h. no:6338; Suyutî, Camiu’l-Ahadis, h. no: 6572

[14] Taha Suresi 124

[15] Ebû Dâvud, Vasâyâ, 3/2866

[16] Furkan Suresi 67




Okunma Sayısı : 5922

Soru Tarihi: 1/5/2018

Yorumlar
Bu soruya ait yorum bulunmamaktadır.
Bir Yorum Yazın
Adı Soyadı *
E-Posta *
Yorum *