SORULAN SORU

Derviş kardeşlerin ayıplarını araştırarak, hayatları hakkında yorum yapan, kişilerin manevi gelişimleri, rüyaları, hallerini kendince yorumlayıp dervişlerle ilgi ve alakasını keserek diğer dervişlerin arasında da fitneye mahal veren ve dergâh dışındaki insanları dervişlerden daha yakın gören kişilere karşı tutumumuz nasıl olmalıdır? Böyle kişilerin hallerine rüyalarına sözlerine itibar edilir mi?

CEVAP

Bizler Müslüman olarak başkalarının hatalarını kusurlarını araştırmayız. Bizler Müslüman kardeşimizin hata ve kusurlarını kapatmak için elimizden geleni yaparız. Allahu Teâlâ şöyle buyurur;  "Müslümanların ayıplarını (ve gizli şeylerini) araştırmayın..." [1]

Resulullah (sav) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır:

"Her kim bir Müslüman kardeşinin ayıp ve kusurlarını, kimsenin görmediği ve görmesini istemediği şeylerini örterse, Allah-u Teâlâ da kıyamet gününde onun ayıplarını örter. Her kim Müslüman kardeşinin meydana çıkmasını istemediği bir şeyini ortaya çıkarır ve dile verirse; Allah da onun ayıplarını, kimsenin bilmesini istemediği hallerini meydana çıkarır. Bu suretle kendi evi içinde de olsa onu rezil eder. Müslüman kardeşinin ayıplarını örten, bir ölüyü diriltmiş gibidir. " [2]

Bizler ilk önce kendi hatalarımızla, kendi günahlarımızla meşgul olmalıyız. Başka kardeşlerimiz bir hatası bir günahı varsa eğer onu gidermesi için çokça dua etmeliyiz. Yoksa gördüğümüz hataları bir başkasına anlatmak o hatanın giderilmesine vesile olmayacaktır.

Hz. İsa bir gün yanındakilere;

-Eğer bir kardeşinizi uyur halde eteği çekilmiş, baldırı açılmış olarak görseniz ne yaparsınız, buyurur.

-Aman efendim, derler elbette ki eteğini düzeltir baldırını örteriz

-Bence öyle yapmazsınız belki de daha fazla açarsınız buyurdu Hz. İsa. Yanındakiler şaşkın bir halde bakarken;

-Çünkü sizler kardeşlerinizin kusurlarını görme ve yayma konusunda çok ehilsiniz, buyurdu.

Ardından da;

 -Biriniz kardeşinizde gördüğünüz kusur ondan gitsin diye gıyabında kırk gün dua etmeden bu kusurunu onun yüzüne dahi söylemesin, buyurur.

Bizler ise kusuru burada görüp daha ardımızı dönmeden başkalarına naklediyoruz. Oysa unutmayalım ki kusur görene aittir. Hz. Mevlana Mesnevisinde bunu çok güzel bir hikâye ile nakleder bizlere;

Ömründe ayna nedir bilmeyen bir zencinin gözleri yolda toz toprak arasında parıldayan bir ayna parçasına takılmış. Adam eğilip bu parlak nesneyi almış ve eteğinin kenarıyla tozunu silip yüzüne tutmuş. Tutmuş tutmasına ama gördüğü o kapkara surat hiç hoşuna gitmemiş. Bu zenci, kendi yüzünü aynada çirkin görüp aynaya tükürmüş. Tükürmüş de demişti ki:

 “Sen ne fena şeysin böyle! Zaten çirkin olmasaydın insanlar seni bu mezbeleliğe atmazlardı!”

Ayna dile gelmiş;

"Ey kör, aşağılık kişi!" demiş "bende gördüğün çirkinlik, senin kendi çirkinliğindir! Şu yaptığın terbiyesizliği bana değil, kendi çirkin suratına yapmış oldun! Sen, kendi çirkin yüzünü kirlettin! Bu pislik bana bulaşmaz çünkü ben parlak, lekesiz bir aynayım!"

Rabîatü'l-Adeviyye: "Kul Allah'ın sevgisini tattığı zaman, Allah onu kendi kusurlarına muttali kılar, böylece başkalarının kusurunu görmez olur" der.

Ama o hatalar ya da işlenen günahlar topluma zarar verecek bir yapıda ise onu duyurmak insanların zarar görmemesi adına yapılması bir görevdir.

Sorunuzun ikinci kısmına gelince dervişlerin kendi ya da başka kişilerin gördükleri manevi halleri ya da rüyaları kendi kafalarına göre yorumlaması çok tehlikeli bir durumdur. Bir insan nefsine düştüğü zaman karşıdaki insana ne tür duygular besliyorsa o kişiyi öyle görmeye başlar. Düşmanlık besliyorsa kötü görür, dostluk besliyorsa güzel görür. Bu insanın gerçeğiyle uzaktan yakından hiç alakası yoktur tamamen kendi nefsiyle alakalı bir durumudur. Bu gördüklerini söylemesi, söylediklerine bir şeyleri bina etmesi insana iftira etmek gibi bir durumdur. Allah muhafaza etsin bu felakettir. Şeytan ve nefsin oyunlarına karşı uyanık olmak gerekir. Bazen insan karşı tarafta gördüğü kendisidir. Beyazıd-ı Bestami (ks) Hz.lerinin yaşadığı bir olayı geçmiş sorular içinde de cevaplamıştık.

Bir gün Beyazıd-ı Bestami (ks) Hz.lerine bir kişi gelerek ders alarak kendisine tabi olur. Dervişlik yolunda ilerleyebilmek için dergâha gidip gelmeye başlar. Dergâhta zikrullah yapılırken bu ders alan derviş arada gülme hisse tutar gülüverirmiş. Bir gün değil iki gün değil!

Beyazıd-ı Bestami (ks) Hz.leri de artık dayanamamış, hayırdır evladım niye gülüyorsun? Diye sormuş.

Derviş sanki soru sorulan kendisi değilmiş gibi sesini çıkarmadan gülmeye devam etmiş. Beyazıd-ı Bestami (ks) Hz.leri diretince, derviş;

Efendim söylesem ayıb olur, o yüzden söylemem demiş.

Beyazıd-ı Bestami (ks) Hz.leri;

“İnsanın şeyhine söyleyemeyeceği şey mi olur, söyle bakalım” deyince, derviş;

“Efendim, sizin kulaklarınızı af buyurun eşekkulağı gibi” diye cevap vermiş. Mübarek tebessüm ederek;

“Evladım,  şu hançeri al. Zikrullahtayken yanında tut. Zikrullahta benim kulaklarımı o hal üzere gördüğünde kulağımın ucundan azcık kesiver.” Demiş.

İlerleyen günlerde Dergâhta zikrullah yapılırken derviş şeyhine bakar yine kulakları eşek şeklinde görür. Şeyhin söylediği sözler aklına gelerek yanında getirdiği hançeri çıkarıp şeyhin kulağını kesmeye çalışır. Zikrullah esnasında bir feryat bir figan, kendini bilmez derviş bağırmaya başlar; Kulağım, kulağım diye! Bir bakarlar ki derviş kendi kulağını kesmiş.

Beyazıd-ı Bestami (ks) Hz.leri hemen zikrullahı durdurur. Dervişe dönerek;

Sen Peygamber Efendimizin  “Mümin müminin aynasıdır” Hadisi Şerifini şimdiye kadar hiç duymadın mı? Biz birer aynayız sen bizde kendi gördün sadece.

Cennet Mekân Abdullah Baba (ks) Hz.leri; “Bir meczup birini severse onu evliya yapar eğer sevmezse de kâfir yapar.” derdi. Maalesef günümüzde bazı kişiler çıkıp sevmediği insanı farklı farklı hallerde görebiliyor. Bunlar şeytanın bir nivası [3] bir oyunudur. Abdullah Babam;

“Hal görüp de vuslat olabilen yüzde biri geçmez evladım. Neden diye sorduğumuzda; gördüğü hali kendinden saklayan, nefsinden saklayan insana derviş derler, hal dervişi derler. Ama kanı, sütü karşılayamadığı için gördüğünü sağa sola satanlar var. Seni gördüm cennette idin, seni gördüm Cehennemde idin, Sana Allah’ın selamı var, Sana peygamberin selamı var gibi şeyler söylerler. Çok ileri giderler. Hadlerini aşarlar. Beşinci makama gelmemiş bir insanın haline durumuna itibar olunmaz, evladım!” Derdi.

Yıllar evvel bir zakir kardeşimize bir hal dervişi gelip; “Birkaç kardeşinin ismini sayarak bana bu kişilerin riyakâr olduğunu söylediler aman bu kişilere karşı dikkatli olalım bunlar yollarında samimi değiller” dediğini nakletmişti. Ancak çok kısa bir süre sonra bu hal dervişi yolunu, dersini terk etmiştir ancak samimi değiller dediği o kardeşler yıllardır Efendi Hz.lerinin yolunda hizmet etmektedirler.

Sorunuzun üçünü kısmına gelince; dervişlerle alakasını kesip diğer insanları kendine yakın görmesi o insanın bu yoldan uzaklaştığına delalet eder ki dervişin ilk önce kendi derviş kardeşiyle hem hal olması lazımdır. Bu kaide tasavvuf yolunun olmazsa olmazlarındandır. Cenabı Rahman olan Allahu Teâlâ Hz.leri ayeti kerimesinde; “Ey iman edenler, Allah'tan korkun ve sadıklarla (doğrularla) beraber olun!”  [4] Buyurmaktadır. Eğer istikametten çıkmamış olsaydı zaten Salihlerle beraber olurdu.

Burada bir konuya da değinmeden geçmek istemiyoruz. Bu demek değildir ki bizler tüm ümmeti Muhammed’le ilgimizi alakamızı sevgimizi keseceğiz. Bizler ümmetçiyiz bizlerin ehlisünnet vel cemaat çizgisinde olan herhangi bir cemaate her bir gruba karşı bir karşıt görüşlülüğümüz olamaz. Bizler bir oldukça güçlüyüz. Burada ki birliktelik tasavvufi olarak vuslat yolundaki birlikteliktir.

Dervişlik yolunda böyle fitnelere yer vermeden birbirimizin kusurlarını örtüp, birbirimizi incitmeden  ilerleyelim inşallah. Ne güzel buyurmuş Yunus Emrem;

Aşık olan kişiler, deli olagan olur
Aşk nedir bilmeyenler, ana gülegan olur
Gülme sakın sen ona, iyi değildir sana
Kişi neye gülerse, başa gelegan olur

Aşık lâmekân olur, dünya terkini urur
Dünya terkin uranlar, dîdar göregan olur
Aşık Yûnus sen dahi, incitme dervişleri
Aşıkların dûası, kabul olagan olur

 



[1] el-Hucurât, 49/12

[2] Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58; Tirmizî, Birr ve Sıla, 85

[3] Niva: Düşmanlık.

[4] Tevbe Suresi 119




Okunma Sayısı : 7149

Soru Tarihi: 12/9/2017

Yorumlar
Bu soruya ait yorum bulunmamaktadır.
Bir Yorum Yazın
Adı Soyadı *
E-Posta *
Yorum *