SORULAN SORU

Peygamber Efendimiz (sav) Hz.lerinin “Sadaka ömrü uzatır” Hadisi şerifini gerçek ömrü uzatır manasında mı anlamalıyız? Ömür uzar mı? Ecel tarihi değişir mi? Hadisi şerifi açıklayabilir misiniz?

CEVAP

Belirtiğiniz hadisi şerifin orijinalinde; Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz; “Sadaka belâyı def eder ve ömrü uzatır.” [1]

Başka bir hadisi şerifte Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz: “Rızkının çoğalmasını, ömrünün uzamasını isteyen kimse, akrabasını kollayıp gözetsin.”[2] Buyurmaktadır.

Kim, nerede, ne zaman, ruhunu teslim edecekse Azrail (as) orada canını teslim alacaktır.  Ecel değişmez.

Ayeti Kerimede;

“Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar, ne de bir an ileri gidebilirler.”[3] Buyurmaktadır.

İlk bakışta hadislerle bu ayeti kerime ters düştüğü sanılabilir. Hakikatte çelişkili görülen bir durum yoktur.

Kader bir açıdan iki şekilde düşülen bir hakikattir.

Birincisi; Dualar, sıla-yı rahim, sadaka, anne-babaya itaat gibi hayırlı vesilelerle değişebilen kader formudur. Bu kaderden maksat, Allah’ın levh-i mahfuzda yazdığı şeylerdir. Levh-i Mahfuzda kaderin belli şartlara dâhilinde değişmesi mümkündür. Buna “ecel-i kaza” denir. Ecel-i kazaya ecel-i muallak da denilir.

Levh-i mahfuzda yazılı olan kaderin bazı hikmetlerle değişebileceğine dair Kur’an’ın meal olarak ifadesi şöyledir:

“Allah, dilediği hükmü iptal eder, dilediğini sabit bırakır. Ana kitap O’nun yanındadır.”[4] 

“Herhangi bir canlının ömrünün uzaması veya kısaltılması mutlaka bir kitapta yazılıdır. Bütün bunlar elbette Allah’a pek kolaydır.” [5]

Hadislerde belirtildiği üzere dualar, sıla-yı rahim, sadaka, anne-babaya itaat gibi yapılan güzel işler sonrası insanın levh-i mahfuzda yazılan ecelinde değişiklikler olabilmekte.

İkinci; Allah’ın ilminde, levh-i ezelîde olan, kesin ve değişmez eceldir. Buna Ecel-i müsemma yada ecel-i mübrem  de denilir ki  Allah’ın ilminde yer alan kaderdir asla değişmez.

“O, sizi bir çamurdan yaratan, sonra bir de ecel / bir ömür süresi tayin edendir. Bir de O’nun nezdinde muayyen bir ecel vardır.[6]

Allahu Teâlâ kişinin sadaka vererek eceline uzamasına müsaade ettiği kişinin levh-i mahfuzda öleceği yazarken bir anda ömrünü uzatarak ileri bir tarihi ertelemiştir. Ama Allahu Teâlâ ilmi ezelinde kişinin sadaka vereceğini, dua edeceğini, sılayı rahim yapacağını bildiği için ölüm tarihinin uzatmıştır. Zamanı gelince levh-i mahfuzdan silinir ama levh-i ezelideki ecel kesindir, değişmez.

Sadakanın ömrü uzatmasının hakikati ne olursa olsun, neticede insanın ölümü söz konusudur ve bu ise ezelî ilmiyle Allah'ın malûmudur. Bu noktadan, onun ölüm vakti ve dolayısıyla da ömür müddeti Allah tarafından takdir edilmiş olup bunun değişmesi mümkün değildir. O her şeyi daha yaratmadan nasıl biliyorsa olduğunda nasıl olacağını hakkıyla bilir. İlmi değişmez.

Takdir, ezelde Levh-i mahfuzda yazılmıştır. Yani, Levh-i mahfuzda olacak değişiklikler ve ömürlerin artması ve kısalması da, ezelde yazılmıştır ki, buna kaza-i muallak denir.[7]

Meselâ, ömrü kırk sekiz sene olan bir kimsenin verdiği bir sadaka ile ömrünün iki yıl uzadığını farz edelim. Cenab-ı Hak o şahsın söz konusu sadakayı vereceğini bildiği için, ömrünü elli sene olarak takdir etmiştir. İşte bu ecel değişmez.

Allahu Teâlâ’nın kaderi (ezeldeki ilmi) nasıl ise, Levh-i mahfuzdaki değişiklikler, ona uygun olur.

Hazret-i Ömer yaralanınca, Ka'bül-ahbar,

“Ömer daha yaşamak isteseydi, dua ederdi. Çünkü onun duası elbette kabul olur” buyurdu.

İşitenler şaşırıp, “Ecel, bir an gecikmez ve vaktinden önce gelmez” mealindeki âyet-i kerimeye ne dersin” denilince, buyurdu ki: “

Evet, ecel hazır olunca, gecikmez. Fakat, ecel hasıl olmadan önce, sadaka ile, dua ile, iyi amel ile, ömür uzar. Fatır suresinde, “Herkesin ömrü ve ömürlerin kısalması yazılıdır” buyuruluyor.[8]

Cennet Mekan Abdullah Baba (ks) Hz.leri;

İnsanın levh-i mahfuza bakan yönü kendi cüzi iradesiyle ortaya koydukları ile şekillenir. Zira Allah (cc) cebir ile bir kula şunu yap, bunu yap demez. Kul kendi cüzi iradesi ile ortaya koyduklarını yapar. Allah (cc) ezeli ilmiyle kulun ne yapacağını bilir. Yani Allah (cc) Ezel ilminde bir kulun bu âlemde yaptığı ve yapacağı bütün hal, hareket, davranışların hepsi zaten mevcut.

Allah (cc) kullarına “sen bunu yapacaksın, sen bunu yaşayacaksın” diyerek kuluna bir adaletsizliği olmaz. Kulun yaptıkları, yaşadıkları kendi cüzi iradesine bağlıdır. Burada kulun yapmış olduğu iyi ve ya kötü hale göre Allah’ın yaratması vardır. Hayır ve şer Allah'tandır. Hayrı da, şerri de yaratan ancak Odur. hayra rızası vardır, şerre ise yoktur. Hayrı ve şerri insan kendi cüzi iradesiyle istemekte, dolayısıyla da mesuliyeti ona aittir.

Kaderin esas anlamı nedir? Evladım!  "Allah’ın, olmuş olacak her şeyi bilmesi" demektir. Allah  (cc) dikkat edersek insan iradesini yok saymıyor. Bilmek ayrı yapmak ayrıdır. Bilen Allah’tır, yapan kuldur.

Bir adam intihar ediyor. Bu adamın kaderindeki durumu kendi cüzü iradesi ile kazayı kadere denk getirir. O şekilde ölür. Kulun bu şekilde öleceği Allah’ın ilminde zaten mevcuttur.

Araf Suresi 172 ayeti hakkında soru sorulmuş, Hz. Ömer (ra) Efendimiz;

Ben, Resulullah’ı bu ayet hakkında soru sorulurken işittim. Rasulullah buyurdu ki:

Yüce Allah Adem'i yarattı. Sonra sağıyla sırtını sıvazladı, ondan bir zürriyet çıkardı ve Ben bunları cennet için yarattım ve cennetliklerin ameliyle amel edecekler, diye buyurdu. Sonra bir daha sırtını sıvazladı, ondan bîr zürriyet çıkardı ve şöyle buyurdu:

Bunları da cehennem İçin yarattım ve bunlar da cehennemliklerin ameliyle amel edecekler,

"Bir adam kalkıp:

O halde amelin faydası nedir? diye sorunca,

Rasulullah şöyle buyurdu:

Allah bir kulu cennet için yarattı mı, onun cennet ehlinin ameliyle o yolu onlara kolaylaştır. Sonunda o da cennet ehlinin amellerinden bir amel üzere ölür, Allah da onu cennete koyar.

Bir kulu da cehennem için yarattı mı, onun da cehennem ehlinin ameliyle o yolu onlara kolaylaştır. Sonunda o da cehennemliklerin amellerinden bir amel Üzere ölür. Allah da onu cehenneme koyar.[9]

Burada Allah’ın külli iradesiyle bazılarına cehennem yolunu kolaylaştırması, insanların özgür iradelerine bir müdahale değildir. Aksine, önce insanlar özgür iradelerini kullanarak cehennem yolunu tercih ettikleri için, Allah’ın külli iradesiyle o yolu kolaylaştırması adaletin ta kendisidir.

Sahabeyi Kiram;

Ey Allah’ın Resulü! Madem bu işin sonu önceden belirlenmiştir. O halde biz neye göre amel edeceğiz? diye sordular.

O da buyurdu ki:

“Siz çalışın, her insan varacağı yere göre amel eder, ona muvaffak olur.[10]

 

 

 



[1] Heysemi, Mecmaü’z-Zevaid, III/63)

[2] Buhârî, Edeb 12, Büyû` 13; Müslim, Birr 20, 21. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 45

[3] A`râf Suresi 7/ 34

[4] Rad Suresi 13/39

[5] Fatır Suresi 35/11

[6] Enam Suresi 6/2

[7] Lübab-üt-te'vil

[8] Levh-i Mahfuz ve Ümm-ül-kitab

[9] Ahmed b. Hanbel, 1/399-400; Tirmizi, h.no: 3075; Ebu Davud, h.no: 4703.

[10] İbn-i Kesir





Okunma Sayısı : 1118

Soru Tarihi: 2/5/2023

Yorumlar
Bu soruya ait yorum bulunmamaktadır.
Bir Yorum Yazın
Adı Soyadı *
E-Posta *
Yorum *