SORU ARA

SORULAN SORU

Tasavvuf ehli olanlar için namazın öneminden bahseder misiniz?

CEVAP

Bir kimse maneviyat ehli bir mürÅŸid-i kâmilin terbiyesi altına girerek Tasavvuf yoluna süluk ettiÄŸi vakit, evvela ÅŸeriatını tam oturtması gerekir. Zira ÅŸeriat olmadan tarikat olmaz. Bunun için de evvela namazlarına büyük bir ihtimam göstermeli, farzların yanında nafile namazlara da devam etmelidir. Ancak namaz kılarken, namazın asli olarak ifade etmiÅŸ olduÄŸu manaya eriÅŸmeyi, huzuru kalp ile namazını eda edebilmeyi kendine gaye edinmelidir. Zira namaz Allah’a açılan bir kapı, Rasulullah (sav) Efendimizin ifadesiyle; “Müminin miracıdır.” Namazın tarikat âlemindeki manası: “Kalbin, sonsuz huzurda kalmasını temindir.”

Anlaşılacağı gibi, en önemli iÅŸ, kalp namazıdır yani namaz kılarken kalbimizin o gafletten sıyrılmış tamamen namaza odaklanmış olmasıdır. Çünkü namaz kılan yaratanı ile münacat eder. Münacatın insan varlığındaki yerine gelince, kalptir. Kalp gafil olursa, kılınan namazın manevi deÄŸeri ölür. Zahirdeki duyguların namazdan alacağı huzur da kaybolur. Çünkü kalp asıldır; geri kalan ona tabi olur. Bunu da ÅŸu hadisi ÅŸeriften anlamaktayız: “ÂdemoÄŸlunun cesedinde bir et parçası bulunur. O iyilik bulunca, bütün ceset, salâha erer. O kötü olunca, bütün varlık iyiliÄŸini yitirir. Ayık olunuz! O et parçası kalptir.”

Bayezidi Bistami Hazretlerini çocukluÄŸu döneminde âlimlerden bir zât çok sevmiÅŸ, zekâ ve anlayışını ölçmek için;

“Güzel çocuk, namaz kılmasını biliyor musun?” diye sormuÅŸ.

Bâyezid-i Bistâmî (ks) Hz.leri de:

“Evet, Allah dilerse, becerebiliyorum” cevabını vermiÅŸ.

O âlim zât:

“Nasıl?”, diye sormuÅŸ.

Bâyezid Hazretleri de:

'Rabbimin emrini yerine getirmek üzere tekbir alıyor, Kur'an-ı Kerim’i tane tane okuyor, ta'zim ile rükuya gidiyor, tevazu ile secde ediyor, vedalaÅŸarak selam veriyorum, dedi. O zat bu tarife hayran kalarak:

“Ey sevimli ve zeki çocuk! Sende bu fazilet ve derin anlayış varken, insanların gelip başını okÅŸamasına niçin izin veriyorsun?” diye sordu.

Bâyezid Hazretleri, bu soruya da yaşından umulmayacak hakimane bir cevap verdi. Buyurdu ki:

“Onlar Beni deÄŸil, Allah-ü Teâlâ'nın Beni süslediÄŸi o güzelliÄŸi mesh ediyor, okÅŸuyorlar. Bana ait olmayan bir ÅŸeye dokunmalarına nasıl mâni olabilirim.”

 

Bizlerde kendimizi namaza maddi ve manevi olarak hazırlamalı, yaptığımız secdenin, durduÄŸumuz kıyamın, rükunun, selamın ÅŸuurunda olmalıyız. Bunun için de takva üzere hareket etmeliyiz. Zira mürid derslerini çektikçe, usül ve edeplere riayet ettikçe, elde edeceÄŸi manevi telakki neticesinde doÄŸrudan namaza karşı hassasiyeti artacaktır. Abdestine daha hassas, elbisesine daha özenli olacak; dışa yansıyan bu güzellik gönlünde husule gelen heyecan ile birleÅŸecektir. Müridin Allah’a yakınlığı arttıkça, kalbindeki masiva kaybolacak; böylece zamanla gaflet ile kılınan namazların yerini, gözyaÅŸlarıyla okunan kıraatler ve tarifi imkânsız hazlarla dolu kılınan namazlar alacaktır.

Cennet Mekân Üstadımız namaza çok önem verir ve sık sık namazın büyüklüÄŸünü vurgulayarak ÅŸöyle buyururdu:

“Namaza gevÅŸek davranmayın, devamlı abdest alın. Namaz vuslattır. Allah’ı sevmeye, yönelmeye, kavuÅŸmaya en yakın an namazdır. Nafile namaz kılarken istediÄŸiniz sureyi okuyun! Ne kadar uzun okursanız o kadar makbul olur!

            EÄŸer sizler de kıldığınız namazların, yaptığınız ibadetlerin sevabını Peygamber (sav) Efendimize, diÄŸer peygamberlere ve Allah dostlarına hediye ederseniz; kıldığınız namaz arz olunur ve size yedi yüz misli sevap verilir. Siz vefat ettikten sonra size ÅŸefaat edilir. Cennet-i Ala’da sizleri kendi makamlarına çağırırlar, izzet ve ikramda bulunup ÅŸöyle derler;

            “Allah senden razı olsun! Sen dünyada iken beni hiç görmediÄŸin halde; bana yaptığın ibadetlerinin sevabını hediye ettin. Ben de seni ona karşılık makamıma misafir ettim. Buyur! GönderdiÄŸin sevap kadar buradan faydalan” derler.

            Bu ÅŸekilde sevabını hediye ettiÄŸin ne kadar mübarek zât var ise; hepsi tek tek çağırır, misafir eder. Sizler de inÅŸallah buna dikkat ederseniz.

            Namaz kılarken, nefis ve ÅŸeytan size çeÅŸitli vesveseler verir. “Kapı açık mıydı? Arkadan biri mi geliyor? Veya (kadınlara) çocuÄŸun üstü mü açıldı? Gibi…”

            O anda, “Ben Rabbimin huzurundayım” diyerek o vesveseyi engellemeliyiz. Namazda ayetleri kulağımızın duyacağı kadar sesli okursak muhakkak vesvese azalır. Åžeytanı Lâin size bir secdede, bir de dua anında vesvese veremez. Namazı kıldıktan sonra, “Benim namazım olmadı.” diye hüküm vermeyin. Namazınız sahihtir ancak derece derecedir.”

            Mevlana Hazretleri biz müridlere namazda yakalamamız gereken gönül muhabbetini ne güzel ifade ederler:

“Namaza gel ve Cenab-ı Hakk’a tazarru, niyaz eyle diye kulu, her gün beÅŸ vakit müezzin davet eder. Hazreti Peygamber, ‘rükû ve sücud’, Hak kapısında vücut halkasını vurmaktır, buyurmuÅŸtur.”

“Her kim (namaz kılarak) o kapının halkasını vurursa, onun için bir devlet ve saadet baÅŸ gösterir.”

“Ey delikanlı, o yüksek yola ilerlemek ümidiyle, mihrap önündeki mum gibi kıyam ederek, daima namaz kıl.”

Tekbirin manası, “Ä°lahi, biz Senin huzurunda kurban olduk.” demektir.

Kurban kestiÄŸin vakit, “Allah-ü Ekber” dersin. Öldürülmeye layık nefsin zebni sırasında da öyle ediyorsun. Namaz kılanın cismi Ä°smail, ruhu da Hazreti Halil gibidir.

Ruh, Allah-ü Ekber demekle cismin zebhine tekbir getirmiÅŸ olur. Namaz kılanın cismi Bismillah demekle, namazda yarı boÄŸazlanmış sonra da ÅŸehvetlerden, haramlardan arzusu kesilerek ölmüÅŸ ve kurtulmuÅŸ olur…




Okunma Sayýsý : 4265

Soru Tarihi: 1/3/2016

Yorumlar
Bu soruya ait yorum bulunmamaktadýr.
Bir Yorum Yazýn
Adý Soyadý *
E-Posta *
Yorum *