KONULAR

Abdullah Baba (ks) Hz.lerinin 18. Vuslatı

Ömrünü İslam davasına ve İslam davası için çalışacak insanlara adayan ülkemizin gönül sultanlarından Hadim-ul Fukara Abdullah Gürbüz (ks) Hazretlerini; Rahmet-i Rahman’a kavuşmasının 18. sene-i devriyesinde hasretle ve rahmetle anıyoruz.

Birçok mümtaz şahsiyetin yetişmesinde emekleri bulunan ve maneviyatıyla vefatından sonra bile insanlığı irşat etmeye devam eden Abdullah Baba (ks) Hz.lerinin 05 Nisan 1933 yılında başlayan nurlu dünya yolculuğu 14 Mart 2004 yılında son bulmuştur. Buna son buluş demek çokta doğru değildir; onlar bu dünya da ölüp öteler de dirilirler çünkü. Onlar “ölmeden evvel ölüp” ölümü öldüren Hak dostlarıdır. Ebedî can bulmak için can vermeye can atarlar. Mevt-i ûlâ ile öldükleri gün “şeb-i arus”tur, yani düğün bayramdır onlar için.

Cennet Mekân Abdullah Baba Hz.lerinin kendi tabiriyle kınından çıkmış kılıç gibidirler. Çünkü beden ruhun kını gibidir ve ölüm ile beden yükü atılmıştır ve ruh kılıcı daha keskindir artık.

Bizler bu sözünün tecellisini yıllardır görüyoruz Elhamdülillah… Ona tabi olanların sayısı günbe gün artıyor ve manevi tasarrufu devam ediyor. Elbette kelamımız görmek isteyen gözlere.

Üstadımız Abdullah Gürbüz Hz.leri 1985 yılının Nisan ayında manevi görev alışıyla başlayan irşat yolculuğuna vefatına kadar devam etmiştir. Bu yolculuğu sırasında köy dememiş, şehir dememiş, uzak yakın gözetmemiş, zengin fakir ayırmamış, yeri gelmiş yüzlerce kişiye yeri gelmiş üç beş fakire, kimi zaman bir âlimler meclisinde, kimi zaman halk ile iç içe vazifesine devam etmiştir, hep aynı iştiyak aynı aşk ve muhabbet ile.

Evlatlarından birisinin “Siz babamı bizden çok gördünüz. Vallahi evden çıkar aylarca eve gelmezdi köy köy gezer Allah’ı ve Resulünü anlatırdı, biz babamıza hasret yaşardık” sözleri bizim uzun uzun ifade etmeye çalıştığımız hizmet aşkının en güzel özetidir aslında.

Tebliğ ettiği her bir kelamı bizzat kendisi tatbik eden, şeriatı ve sünneti harfiyen yaşayan, sadece yaşamakla kalmayıp ehl-i sünnetin hükümlerini müdafaa için tek bir nefesini dahi esirgemeyen, “Peygamberimin ağzından çıkan her kelam bizim başımızın tacıdır. Biz ancak O’nun yolunun hizmetkârı oluruz” diyecek kadar Peygamber aşığı,  gittiği her mecliste Allah dostlarını sevdirme gayretine düşmüş, gayesi kullara Allah’ı, Allah’a da kullarını sevdirmek olan, Allah Resulü ’nün "Âlimler Peygamberlerin varisleridir." Buyruğunun yegâne muhataplarından birisidir Abdullah Baba Hz.leri…

“Davamız irşattır. Davamız insanlara iyi ahlakı, İslam’ı, edebi, terbiyeyi, inancı öğretmek ve yaşatmaktır .” sözleri ile kısa ancak bereketli ömründe ki asli vazifesini ne güzel de nakletmiştir bizlere.

"Ahir zamanda bir âlim kimse bulursanız onun eteklerine sıkıca sarılın ve o âlimin peşinden gidin.” buyruğunu bize duyurup Üstadımız gibi bir Mürşid-i Kamil ile yollarımızı kesiştiren, O’nun mübarek çatısı altında bizleri toparlayıp,  O’na manevi evlat eyleyen, kapısının eşiği, yolunun hizmetçisi olmakla şereflendiren Rabbimize ne kadar hamdetsek ne kadar şükretsek azdır.

O her ne kadar bedenen aramızdan ayrılmış olsa da O’nun gibi büyük bir mürşidin önderliğinde, bize emanet bıraktığı ilkeleri ve değerleri doğrultusunda yine O’na layık olma gayreti ile dünyanın dört bir yanında İslam’ın hadimleri olarak görev yapabilmenin haklı gururunu yaşıyoruz.

Onu tanıyıp, dizinin dibine oturmuşların malumudur ki; Kendisi fakirin fukaranın gözetilmesi konusunda sonsuz bir hassasiyet gösterir, Allah’ın zikredileceği mescitlerin yapılmasını arzu eder, maddi durumu kısıtlı öğrencilerin gözetilmesini teşvik eder, kurulacak basın yayın organları vasıtası ile evliya hayatlarının ve tasavvufun doğru şekilde nakledilmesi konusunda temennilerini dile getirir, “bize gelemeyenlere biz ulaşalım evladım” diyerek hizmetin sadece dergâh çatısı altındakilerle kısıtlı kalmaması gerektiğini ifade buyururlardı.

“Ne verdi sana Şems?” diye sorulduğunda

“Onun bana verdiği peygamber ahlakından başka bir şey değildi ” buyuran Aşk eri Hz. Mevlana gibi bizler de deriz ki;  “Üstadımızın bize gösterdiği ve öğrettiği peygamber ahlakından gayrısı değildi.”

Rabbimin inamı ihsanı her daim O’nun ile olsun. Biz ondan her daim razıyız. Rabbimden niyazımız şudur ki; Bizleri de onun razı olduğu evlatlarından eylesin. Bu dünya ve ahiret hayatımızda önderimiz, yoldaşımız, mürşidimiz Cennet Mekân Abdullah Baba Hz.lerinin o güzel ismi ve yolu kıyamet sabahına kadar baki olsun. Rabbim bu dünya da himmetlerinden feyizlerinden ve merhametli nazarlarından mahrum etmediği gibi ahirette de şefaatine mazhar eylesin…